Yapı Biyolojisi ve Ekolojisine İlgi Artıyor

İçinde yaşadığımız yapılar bizi hasta etmeyecek şekilde tasarlanıyor.

Yapı biyolojisi ve ekolojisi üzerine Türkiye’deki ilk çalışmaları yapan And Akman, kendisi ile yaptığımız söyleşide sorularımızı şöyle yanıtladı:

And Bey, Yapı Biyolojisi ve Ekolojisi Nedir? Neden önemlidir?

Yapı biyolojisi, ev, işyeri ve okul gibi içinde yaşadığımız binaların sağlığımıza olan etkilerini ortaya koyan bilim dalıdır. Yapı ekolojisine ise, bu binaların ve yerleşim alanlarının doğal ekosisteme olan etkilerini ortaya koyan bilim dalı diyoruz. Bu bağlamda Yapı Biyolojisi ve Ekolojisi mimar elinden çıkmış yapısal çevreyi yaşayan bir organizma olarak ele alır. Bu organizmanın etkinliği hem yaşam döngüsü performansı, hem de içinde barındırdığı insanların sağlığı ile ölçülür.

Bugün artık ömrünüzün %90’ını kapalı yapay çevrelerde, yani yapı içlerinde geçirdiğimizden dolayı, iç mekanlar sağlığımızı belirleyen en önemli ortamlar olmuşlardır. İşte yapı biyolojisi, bu iç ortamları düzenleyerek hastalanmadan sağlıklı kalmamızı hedefler. “Sağlıksal tedbirlilik” olarak da tanımlayabileceğimiz bu yaklaşım, günümüzde özellikle çevre bilincinin tabana yayıldığı gelişmiş toplumlarda yaygındır. Yapıdan kaynaklanan ruhsal ya da bedensel bir hastalığı tedavi etmek zorunda kalmak yerine, yapıyı baştan bizi hasta etmeyecek şekilde tasarlamaktır yapı biyolojisi.

Yapı biyolojisi ve ekolojisinin ülkemizde yeteri kadar bilindiğini ya da önemsendiğini düşünüyor musunuz? Bu iki konu hakkında okurlarımızı bilgilendirir misiniz?

Önemsenmesi için hem bilinmesi hem de yeterli bir çevre bilincinin varlığı gerekiyor. Şu an için yapının insan ve çevre sağlığına etkileri konusunda yeterli bilinç düzeyi oluşmamış olsa da, kentsel dönüşümün yarattığı olumsuz şartlar ve şehirlerde yaşam kalitesinin her geçen gün azalması beraberinde arayışları getiriyor. Türkiye’de son 10 yılda sağlıklı ve sürdürülebilir yaşama dair arayışın arttığını söyleyebiliriz, özellikle Ege bölgesi ve bulunduğumuz yörede de azımsanmayacak bir ilgi var. Tabii çevre duyarlılığının yaşam biçimine etki etmesi için birçok unsur biraraya gelmeli. Yukarıdan aşağı bilinçlendirme çalışmalarındansa sivil girişimler ve tabanda oluşan hareketlerin önemi daha büyük ve kalıcı olacaktır.

Ülkemizde yapı biyolojisi ve ekolojisi ilkelerine göre inşa edilecek binalar için yeterli malzeme ve kalifiye eleman var mıdır?

Yapı malzemeleri ne kadar doğal olursa olsun ‘%100 ekolojik’ diye bir performans zaten mümkün değil. Bu nedenden maksimum ya da optimum diyebileceğimiz performanslardan bahsedebiliriz ancak. Bu enerji etkin, sürdürülebilir ve insan sağlığı odaklı performansı sağlamak için ise buna uygun inşaat malzemeleri ve kalifiye eleman varlığının yanında, bina tasarımın da bunu sağlaması, desteklemesi geliyor.

Yapı biyolojisi ve ekolojisi ilkelerine göre inşa edilecek bir yapının karar süreçlerinde ‘tasarım’ ile ‘malzeme’ eşdeğer önemliliktedir. Yani yapının formu ile hangi malzemenin yapının neresinde kullanılacağı bir arada ilerleyen karar süreçleridir.

Yeterli malzeme her zaman var aslında ancak bu noktada yerel malzeme olanakları ile endüstriyel malzeme üretimini ayrı ayrı değerlendirmek gerekiyor. Yöresine göre doğal taş, ahşap gibi yerel malzemelere ve bunları işleyebilecek kalifiye elemana ulaşılabilirlik doğru, fakat pazar payı az olan bir iş hacminde. Bu pazar paylarının büyümesi, tabana yayılması ve herkes için ulaşılabilir ve ödenebilir olması için doğal yapı malzemelerinin sektörel bir gelişmeye ihtiyacı vardır. Türkiye’de ise endüstriyel doğal yapı malzemeleri sektörü yeni yeni ilk adımlarını atmakta. Türkiye Yapı Biyolojisi ve Ekolojisi Enstitüsü- YBE bu alanda çeşitli girişimlerin danışmanlığını ve koordinasyonunu yapmaktadır.

Ülkemizdeki mimarlık ve mühendislik fakültelerinde yapı biyolojisi ve ekolojisi hakkında eğitim veriliyor mu?

2016 güz döneminde Türkiye’de ilk defa MEF Üniversitesi Mimarlık ve Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Yapı Biyolojisi ve Ekolojisi seçmeli dersi açıldı, 2017 bahar yarıyılında da bu dersi vermeye devam ediyorum. Bundan önce de Konya Selçuk Üniversitesinde 2014-2016 yılları arasında proje hocalığı yaptım ve mimarlık öğrencilerinin dönem projesi çalışmalarını yapı biyolojisi & ekolojisi ilkelerine göre çalıştık.

Konu ile ilgili Türkiye’nin bazı üniversitelerinde tekil seminerler çerçevesinde öğrenciler ile paylaşımlar ve bazı yüksek lisans tez çalışmaları olsa da, bunların yaygınlaşması için uzmanlığın ve araştırmaların artması ve bu yönde akademik kadroların oluşması gerekiyor.

Bu ilkelere göre inşa edilecek binalar için devlet tarafından teşvik edici uygulamalar var mı?

Binaların enerji etkinlik belgesi alabilmesi yönünde devletin teşvik mekanizması üzerine çalıştığını duyuyoruz fakat daha somut bir adım atılmış değil.

Yapı biyolojisi ve ekolojisi ile ilgili uygulamalar mevcut binalar için de yapılabilir mi?

Evet örneğin Almanya’da çok sık Biyoklimatik Yapı Analizleri-BYA yapılıyor. BYA genelde iç ortamın şartlarının sağlımıza ne ölçüde etki edebileceğini ortaya çıkarmak amacıyla yapılıyor. İç iklim değerleri yani havadaki iyon sayısından, nem dengesine, toksik salımlar, radon ve radyoaktiviteden, toz partikül sayısı ve küflenmeye kadar ölçülüyor analiz kapsamında ayrıca sağlık risklerini de içeren rapor hazırlanıyor. Bu rapor doğrultusunda da yapıda gerekli tadilatlar gerçekleştirilerek iyileştirme sağlanıyor. Türkiye Yapı Biyolojisi ve Ekolojisi Enstitüsü olarak biz de bu analizleri kapsamlı şekilde yapabiliyoruz.

Yapı biyolojisi ve ekolojisi ilkelerine uygun olarak inşa edilmiş ideal bir binanın, aynı ölçülerde inşa edilmiş ve bu ilkelere uygun olmayan bir binaya göre maliyeti oransal olarak nedir?

Yapıları salt bir para birimi ile değerlendirmek baştan yanıltıcı ve eksik bir yaklaşım. Maliyeti ne? sorusunun karşısına değeri ne? sorusunu koymak lazım. Ve bir ürünün ya da  bir yapının değerinin ne olduğunu bilirsek, onun maliyetinin sebebini de anlayabiliriz. İster yapı biyolojisi ve ekolojisi ilkelerine göre, ister konvansiyonel yöntemlerle inşa edilmiş olsun, her iki yöntemin de m2 inşaat maliyetleri geniş bir aralıktadır ve bu karşılaştırmada kaliteli bir ürün ile kalitesiz bir ürünü karşılaştırma yanılgısına düşüldüğünü görüyoruz.

Sadece inşaat maliyetlerini karşılaştırdığımızda ekolojik bir yapının hem daha ucuz hem de daha pahalı olabileceğini görüyoruz. +/- %20-30 arasında sapmalar olabiliyor. Aynı sapmalar inşaat maliyetlerinde zaten var, dolayısıyla neyin referans alınacağına önemli.

Ekolojik yapıların işletme maliyetleri ise her ihtimalde daha düşüktür. Yani kışın ısınmak için, yazın evi serinletmek için olan giderler %70’e varan oranlarda daha azdır.

Yapı eko biyolojisi ve ekolojisi ilkelerine uygun olarak inşa edilmiş binaları merak edenler örneklerini nerede ve nasıl görebilirler?

İnşa edilmiş yapılar dünyanın birçok yöresinde tekil örnekler olarak varsa da, daha çok güney Almanya’da, batı Avusturya’da, kuzey İtalya’da, güneydoğu İsviçre’de  kümelenmiş durumdalar. Bu bölgelerde benim de birçok mimari proje ve uygulamam oldu. Türkiye’de ise yolun oldukça başındayız henüz. Muğla’nın Gökçebel köyünde 2015 yılında iki yapı tamamladık, Urla’nın Kadıovacık köyünde inşaatına başlayacağımız YBE binasının projesi tamamlandı. Batı İzmir Yarımada bölgesinin ise, Türkiye’de geleceğin yenilikçi ve sürdürülebilir mimarisini temsil eden bir potansiyel ve gelişim içinde olduğunu söyleyebiliriz.

Bu ilkelere uygun olmayan binalarda oturanların kendi başına uygulayabilecekleri pratik önerileriniz olabilir mi?

İç iklim kalitesine etki eden önemli unsurlar nem dengesi, havadaki toz sirkülasyonunun azaltılması, bu kapsamda ısıtıcıların yerleştirildiği yerler oldukça önem kazanıyor, doğru bilinen yanlışlara en iyi örnek radyatörlerin hemen pencere altına yerleştirilmesi, bu uygulama duvarın önüne yerleştirmekle kıyaslandığında evin ısıtılması için birkaç kat daha fazla enerji harcanması ve toz sirkülasyonun artmasına neden oluyor. Duvarların nefes alan ve nemi alıp verebilen malzemelerle kaplanması (ahşap, toprak, kağıt vb.) önemli. İç mekanı sık sık havalandırmak, doğal ışıkla aydınlatmak ve dalga boyu ve renk spektrumuna dikkat etmek, özellikle elektriksel alanların yatağınıza yakın yerlerde olmaması ve tabii mümkün olduğunca doğramalar, kapılar ve mobilyalarda kimyasal uygulanmamış doğal malzeme çözümlerine yer vermek öncelikli öneriler.

Yapı biyolojisi ve ekolojisi üzerine bir enstitü projeniz var. Okurlarımıza bu projenizden bahseder misiniz?

Yapı Biyolojisi ve Ekolojisi Enstitüsü aslında 2015’ten beri faal. Enstitü’nün öncelikleri yapı ve yaşam alanı projelerinin insan ve çevre odaklı tasarlanması ve inşa edilmesi yönünde danışmanlık, mevcut binalarda biyoklimatik yapı analizlerinin gerçekleştirilmesi, yine bu alanda sektörel gelişime ve uzmanlık oluşmasına aracı olmak. Amaçlarımız doğrultusunda örneklerin ve uzmanlıkların artmasına çalışıyoruz. Örnekler arasına projesini tamamladığımız Enstitü binamızın da girmesini planlıyoruz ayrıca uygulamalı mimarlık atölyelerimizle de yerel ihtiyaçlar doğrultusunda örnekler geliştiriyoruz. Yapı Biyolojisi ve Ekolojisi üzerine sürekli sunumlarımız oluyor, bu sene eğitimlerimizi de başlatıyor olacağız. Paylaşımlarımızı ve güncel çalışmalarımızı: www.yapıbiyolojisi.org ‘dan takip edebilirsiniz.

And Akman

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like