Sevgisiz büyüyenler…

Sevgiyle büyüdüğünü düşünenlerin de bu yazıyı okumalarını öneririm…

“İstenmeyen ve sevilmeyen bir çocuk olarak büyümenin acısını çekiyorum… Beni sevmeleri için istedikleri her şeyi yaptım ama olmadı… Bunun farkında bile değildim. Herkesin benim gibi sevilmediğini düşünürdüm. Herkesin benim gibi sevilmek için çabaladığını sanırdım. Şimdi farkındalığım oluştu ama yetmiyor…

Beni sevmedikleri yetmezmiş gibi bir de her şeyin suçlusu ilan ediyorlar… Konuşmaya korkuyorum, yine bir şey bulup suçlayacaklar diye… Herkes konuşuyor suç olmuyor, ben konuşunca suçluyorlar… İstenmeyen ve sevilmeyen olmak çok zormuş. Bu bütün hayatımı etkiliyor. Herkesin beni sevmediği düşüncesi beni mahvediyor. Kendimi sevdirmek için elimden geleni yapıyorum ama yine de yaranamıyorum…” diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Size sevgisini göstermeyen anne ve babanız için “…ama onlar da ailelerinden sevgi almadan büyüdükleri için sevgilerini göstermeyi beceremiyorlar” diye mi düşünüyorsunuz? Ya da siz çocuklarınıza veya eşinize sevginizi göstermediğiniz için “Ne yapayım? Sevgimi gösteremiyorum. Annem-babam da bana sevgisini göstermemişti. Sevgisiz büyüdüm” palavrasının arkasına sakın sığınmayın! Sevgiyi göstermemek marifet değildir. Göstermekse mangal gibi yürek ister…

Sevgisiz büyüdüğünüzü düşünüyorsanız, bunun zararının ne olduğunu en iyi siz bilirsiniz… Neden aynı şeyi yapıyorsunuz? Sevgi, somutlaştırılıp gösterilirse güzeldir. Sevgisiz büyümenize, yaşadıklarınıza, ödediğiniz bedele inat sevginizi göstermekten çekinmeyin.

Sevgisiz büyümek, cani, kalpsiz, duygusuz olmanın sebebidir… Çocuklarını sevgisiz büyütenler, kendine güveni olmayan, kin duygusu gelişmiş, hoşgörüsüz, asosyal insanların artmasına katkıda bulunurlar. Sevgiye aç bir insan, aşk acısını, terkedilme acısını üçe-beşe katlayarak yaşar…

Aile sevgisinden uzak büyümüş insanlar iki tip davranışa yönelirler. Sevgisiz büyümenin verdiği buruklukla iç dünyalarına döner ve kendi âlemlerine kapanırlar. Hayattan ve toplumdan kopar, sürekli tatminsiz, mutsuz, kırılgan ve hastalıklı bir ruh içinde olurlar… Sevgisiz büyümek bazen de tam tersi bir karakter yapar. Saldırgan, kaba, kural tanımaz, vuran-kıran ve sevgisizliğin intikamını bütün toplumdan almaya uğraşan bir huzursuzluk odağı haline gelir. Teröristler, psikopatlar, yılan gibi zehirlemekten zevk alan toplum düşmanları, genellikle hep bu tip insanlardan çıkar…

Çocuklarınızı, uyuduktan sonra sevip okşamaktan vaz geçin… Uyumadan önce öpüp okşayın… Merak etmeyin şımarmazlar…

Her canlı sevginin karşılığını verir. Sevgi, size faiziyle dönen bir yatırımdır. Saksıdaki bir bitkiye bile sevgiyle yaklaşırsanız daha çabuk büyür, daha verimli olur. Her canlı sevgiyle beslenmelidir…

Beni seviyor musun Baba?

Bu sevgiyi göremeyen birey, hayatı boyunca sorun yaşayacaktır. Bir tarafı hep eksik kalacaktır. Herkes baba sevgisine muhtaçtır ama babalarımızın birçoğu bunu gösteremez. Kendi babalarından gördükleri neyse onu yaparlar; sanki onların babaları çok doğru bir şey yapmış gibi…

“Annelik” bütün memeli canlılardaki temel güdülerden biridir. Ne yazık ki, babalık güdüsü diye bir şey yoktur. “Babalık” rolü vardır. Rolünü iyi oynayan ve oynayamayan babalar vardır. Babalık rolünü iyi oynayamayan babalar da kendi aralarında ikiye ayrılırlar: Farkında olanlar ve farkında olamayanlar…

Babanız yoksa; “Babam yok o yüzden baba sevgisinden mahrum kaldım” deyip arada sırada mezarına gidip onunla sohbet edebilirsiniz. Peki ya babanız yaşıyorsa ve siz “Babanız yokmuş gibi” hissediyorsanız? Ya babanız hala hayattaysa ve siz onun ruhuna Fatiha okuyalı çok olduysa?

Sizi hiç takdir etmedi değil mi? Hiç “Aferin” dedi mi? Hep ona yaranmaya, gözüne girmeye çalıştınız. Hep “seninle gurur duydum, iftihar ettim” demesini beklediniz. Ama o, hep eleştirdi. Kendisine kızanlara da “Ben onun daha iyi olması için yapıyorum” dedi. Onun yanında bir şey yaparken hep eliniz ayağınız birbirine dolanmadı mı? Size bakışlarında hep tenkit, hep “Sen yapamazsın, beceriksiz…” ifadesi yok muydu? İyi yaptığınız şeyleri, hatta çok güzel notlarla dolu karnenizi bile görmezden gelmedi mi? Hep sıkıcı nasihatler ve öğütler verdi.

Özgüveninizi düşürdü. Kendinizi, sakar, beceriksiz, işe yaramaz biri olarak görmenizi sağladı. Aslında belki sizi seviyordu ama hiç göstermedi! Hiç sarılmadı, hiç öpüp koklamadı. Belki gece siz uyurken gelip saçlarınızı okşamıştır? Hiç fark ettiniz mi?

Ne olurdu sevgisiyle besleseydi? Belki siz babanızın hayalindeki çocuk değildiniz? Onun için sevmemiş olabilir mi? Hiç üvey çocuk olduğunuzu, siz doğduğunuzda hastanede bir karışıklık olabileceğini düşündünüz mü?

Yaşayan bir babanız olduğu halde kendinizi yapayalnız hissettiğiniz oldu mu hiç? Eksik kalan sevgiyi başka adamlarda aradınız mı? Doyurulmamış güven duygusunu oluşturmak için neler yaptınız? Ne gibi saçma şeylerde aradınız güven duygusunu?

Eğer böyle bir babanız varsa, hala yaşıyorsa veya ölmüşse, affedin onu! Onun karşısına geçip, ya da kabrine gidip “Ben seni affediyorum… Ama ben affediyorum. Yukarıdakini bilmem?” deyin. Eğer içinizde ona karşı öfke birikmişse “Sana ve bana yaşattığın her şeye rağmen ben, düzgün biri oldum… Ama üzgünüm, bunda senin payın hiç yok…” deyin. Bir baba için en büyük ceza, kendi çocuğundan bu cümleleri duymaktır.

Çocuklarınızı affedin… Hata yapabilirler. Onlar daha çocuk… Onlara, hata yaptıklarında, dönüp gelebilecekleri kocaman bir yürek sunun…

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like