Mutluluğunuzun sırrı mütevazi bir köy evinde olabilir.
Her geçen gün katlanarak artan bilgi yoğunluğu, ürün çeşitliliği, tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve iletişim seçenekleri yaşamımızı kolaylaştırmaktan çok zorlaştırmaya başladı. Bu yoğunluğun getirdiği, ekonomik ve psikolojik yükler, birçoğumuz için dayanılmaz hale gelmekte. Bu nedenle, daha sade ve dingin bir yaşam için, kırsal alanlara yerleşmek isteyenlerin sayısı son yıllarda giderek artıyor.
Gün geçtikçe artan hizmet ve ürün çeşitliliği, beraberinde, onlara sahip olabilmek için daha çok para kazanmayı, daha çok para ise daha fazla çalışmayı gerektirmekte. Bu kısır döngünün içine girenler, bir süre sonra kendileri ve sevdikleri için zaman ayıramaz hale geliyor ve mutsuzlaşıyorlar. Aslında ekonomiyi tanımlayan, “sınırsız insan ihtiyaçlarını sınırlı kaynaklarla karşılamaya çalışmak” ifadesi de bu kısır döngüyü gayet güzel anlatıyor. Sınırsız olduğu ve olacağı bilinen ihtiyaçları, sınırlı ömürlerle ve sınırlı kaynaklarlarla karşılamaya çalışmak aslında pek akla da uygun değil.
Özünde maddeciliği ve mülkiyetçiliği terk etmek olan minimalizm, işte bu kısır döngünün farkına varanların felsefesi. Ancak malum, minimalist yaşam tarzını kent ortamında uygulamak pek mümkün değil. Sadece mimari ve dekoratif düzenlemelerle minimalizmi yaşamak, görsellikten öteye gidemiyor. Fakat kent yaşamına alışmış, ancak minimalizme sempati duymuş bir kişinin de, ıssız adada Robinson Crusoe gibi yaşaması beklenemez. Doğal olarak, daha sakin ve yapılaşmanın daha seyrek olduğu, kırsal yaşam düzenini sürdüren yerli halkın da bulunduğu, güvenli bölgeler minimalistlerin tercih ettiği yerler oluyor.
Gayrimenkul danışmanı olarak, bu felsefenin son yıllarda giderek yaygınlaştığını söyleyebilirim. Kırsal alandaki taşınmazlara duyulan ilginin artması en önemli göstergelerden sayılabilir. Ayrıca danışmanlık yaptığımız müşterilerimizin, arayışı içinde oldukları ve tarif ettikleri yeni yaşam tarzı, çoğu zaman minimalizmi işaret ediyor. Pek çoğu, kent ortamında kurdukları yaşamı tamamen terk etmeye cesaret edemese de, bir köy evinde dönemsel olarak bulunmayı arzuluyor. Bazıları ikinci bir konut olarak, bahçeli, mütevazi bir taş ev satın almayı, bahçesinde domatesi, biberi, soğanı, kümesinde birkaç tavuğu, hatta koyunu, keçisi ile bir köy yaşamı istiyor. Kendi yetiştirdiği buğdaydan yaptığı ekmeyin tadını, anlata anlata bitiremeyen kentlilerin sayısı giderek çoğalıyor. Jakuzisinden, spor arabasından ve dolarlarından kurtularak, toprağa yalınayak basmanın mutluluğunu yaşayanların sayısı belirgin bir oranda artmakta.
Minimalizme sempati duymalarına rağmen, yerleşik bir düzen kuramayanlar da hobi bahçeleriyle yetiniyor. En azından haftanın birkaç saatini bahçesinde geçirenler, mutluluk için su, toprak, güneş ve dostlarından başka bir şeye gerek duymuyor.
Aşkın Yaka
Ar-Ge Müdürü
Gayrimenkul danışmanı