“En büyük kâşiftir aşk, ancak yanmayı göze alanlara…”

Pınar Aylin: “En büyük kâşiftir aşk, ancak yanmayı göze alanlara ve aşkın peşini hiç bırakmayanlara görünen.”

Birçoğumuzun hafızalarında 90’lı yıllarda bir kamyonetin arkasında söylediği “Deliler Gibi” şarkısı ile yer eden o sempatik genç kız…  Ardından peş peşe gelen albümler ve başarılı bir müzik kariyeri. Pınar Aylin, kısa bir süre önce de bir roman çıkardı. İzmirli sanatçı ilk romanı olan ve ikincisi de gelecek dediği Peri Kızı’nı anlattı.

İzmirli olduğunuzu biliyoruz. Çocukluk ve gençlik yıllarınız nasıl geçti bu şehirde?

Bahçeli bir evde, erik ve limon ağaçlarına tırmanma peşinde, doğaya olan aşkımı doyasıya yaşayabildiğim, keyifli bir çocukluk dönemi geçirdim. Önce Türk koleji sonra Ege Üniversitesi iletişim fakültesini bitirdim. On sekiz yaşıma kadar rahat ve sorunsuz bir gençlik yaşadım ancak babamın erken kaybıyla gerçek hayatla sert bir yüzleşmem oldu ne yazık ki.

Kısa bir süre önce çıkan ‘’Peri Masalı’’ adlı kitabınızdan kısaca bahseder misiniz? 

“En büyük kâşiftir aşk, ancak yanmayı göze alanlara ve aşkın peşini hiç bırakmayanlara görünen.” Kapakta yer verdiğim bu söz aslında benim aşka bakışımı özetliyor. Gerçek aşk içinde hesap kitap, korku endişe barındırmayan, gerekirse yanmayı göze alarak yola çıkılan dünyanın en büyük sihri bence. Hayat göze aldığımız kadarını yaşadığımız bir oyunken, aşk da yüreğimize yakıştığı kadarını yaşadığımız bir hediye. Dolayısıyla ben şu hayatta her şeyin hakkının verilmesi gerektiğine inanıyor ve konu aşk olduğunda, hakkını vererek yaşayan tüm cesur yüreklere bu romanla saygı duruşunda bulunuyorum. Ayrıca roman tutkulu bir aşk hikâyesini anlatsa da, asıl sürpriz içinde saklı yani “21” de.  “Esas kitap” diyebileceğim bu bölümler benim için çok kıymetli ve bu yüzden kitabın tam ismi aslında Peri Masalı “21”.

Kitaptaki gezilen yerler gerçek mi? Afrika’ya gittiniz mi kitabı yazarken?

Evet Peri’nin masalımsı seyahati için benim gerçekten Afrika’ya gitmem gerekti. Geçen sene nisan sonu oradaydım, o muhteşem coğrafyadaki 12 günlük gezi kitaptaki detay zenginliğine ve sanırım okuyanlarda oluşan ‘oraya gitme’ arzusuna sebep oldu.

“Ufak tefek pişmanlıkları ve hataları olmayan insan mekanik bir makinenin makyajlı hali” diye bir cümleniz var kitapta. Bu konuyu birkaç cümle ile açıklayabilir miyiz lütfen?

Evet tam olarak sözümün arkasındayım. “Hiçbir şeyden pişman olmadım” dersem hayatla çelişmiş olurum. Hatalar da insan olmaya dair ve bununla barışık olanlar genelde çok büyük pişmanlıklar taşımayanlar sanırım.

Sizi müzisyen kimliğinizle tanıdık. Şimdi yazar Pınar Aylin’i tanımaya çalışıyoruz.  Müzik yapmak ile kitap yazmayı ayrı değerlendirecek olursak sizi hangisi nasıl etkiledi?

Yazı çok önde, hatta uzun bir süre Peri Masalı ile uyudum uyandım diyebilirim… En çok ne için heyecan ve tutku duyarsam onun peşinden gideceğim ki bu şu anda öncelikli olarak “yazmak”.

Müzik ile ilgili çalışmalarınız devam edecek mi? Yeni albüm vs. 

İleriye dönük planlar yapmayı uzun zamandır bıraktım çünkü suyun akıp yolunu bulduğuna inanıyorum. Şu anda heyecanım ve hevesim tamamen yazmak üzerine odaklanmış olsa da, günün birinde, tekrar içimi kıpırdatacak bir şarkı hissettiğimde, tabii ki yeniden buluşabiliriz.

Peri Masalı’nın devamı gelebilir mi? 

Evet 2. roman için kurgu kafamda  tamamlanmak üzere ve yine Dünya’nın farklı güzellikteki bir yerinden, bu defa aşkın bambaşka bir yüzüyle karşınıza çıkmayı planlıyorum.

Tamamen İzmir’e hatta Çeşme’ye yerleşme kararı nasıl alındı? Hiç pişmanlık duyduğunuz oluyor mu?

Doğanın içinde olmak her zaman ilk tercihim olsa da meslek gereği o ışıltılı koşturmacanın içinde hep bir şeyleri ertelediğimi düşünürdüm. Sonra çok şükür hayatıma eşimin girmesiyle, hep hayalimde olan ama daha sonraya attığım bu planı, erkene çekip gerçekleştirme fırsatı yakaladım. Tüm aile, kızımız da dâhil, bunu çok isteyince ben kendimi tam da istediğim bir “gerçekliğin” içinde buldum. Cesaret konusunda benim de Peri’den eksik kalan bir tarafım olmadığı için, tam anlamıyla yüreğimin götürdüğü yere gittiğimi, çok da mutlu olduğumu söyleyebilirim.

Çeşmeye yerleşmiş bir sanatçı olarak İstanbul’da yaşamak ile İzmir’de yaşamak arasındaki değerlendirmeyi sizin gözünüzden alabilir miyiz?

Aslında ben Çeşme’ye yerleşme kararı aldım yani İzmir’e dönmek değil tam anlamıyla yaptığım. Tabii ki Maya’nın okulu nedeniyle her hafta İzmir’e de gidiyorum ama seçtiğimiz hayat çok daha farklı, tamamen doğanın içinde, az, öz insan barındıran, bizi besleyen, Alaçatı’nın artık 12 ay yaşanacak hale gelmesinden ötürü de bizi çok mutlu eden bir yaşam formu. İstanbul’da da devam eden bir düzen var ama artık sadece iş ya da gezmek için…

Çeşme ve Alaçatı’nın yazını mı kışını mı seviyorsunuz? 

Biz burada sürekli yaşayanlar, açıkça söylemek gerekirse temmuz-ağustos aylarının bitmesini bekliyoruz çünkü bu dönemlerde burası sanki o özel ruhu kaybediyor. Her şeyin dengede olduğu diğer aylar daha rahat ve keyifliyiz.

Ev dekorasyon tercihlerinizi sorsam? Örneğin benimsediğiniz bir tarz var mı veya olmazsa olmazınız? 

Dekorasyon hobilerimden biri belki de ilki… İnsanın yaşadığı yerin çok önemli olduğunu ve zevkimizi yansıtan eşyalar ve objelerin ruhumuzu da beslediğini düşünüyorum. Çok modern tarzları sevmiyorum, çok ağır ve abartılı olanları da. Yaşanmışlık hissi olan, sade ama iddialı parçalar sevdiğim.

Evde zaman nasıl geçiyor? 

Filmler, müzik, çiçekler, köpekler, kitaplar, dostlar ve en önemlisi aileyle paylaşılan dolu ve gerçek anlarla.

 

 

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like