Ayta Sözeri: “Biblolarım, benim biriktirdiğim insanlarım”

Bazılarımız hayatında bir şeyler biriktirir; kimisi pul, kimisi tablo, kimisi eski para… Ben de insan biriktirdim; onlar benim kanlı, canlı biblolarım oldu.  

Türkiye’nin ilk trans kadın oyuncusu olan Ayta Sözeri aynı zamanda bir insan hakları aktivisti. Uzun zamandır sahnelerde gördüğümüz bir şarkıcı; Ulan İstanbul, Kayıp Şehir ve Paramparça gibi dizilerde rol aldı. Şimdi ise, adından çok söz ettiren Aile Arasında sinema filmi ile gündemde olan Ayta Sözeri ile hayatı, oyunculuğu ve yeni projeleri hakkında konuştuk.

Ayta Sözeri kimdir, tanıyabilir miyiz?

Almanya’da doğdum, 6 yaşında ailemle beraber İzmir’e yerleştik. Ege Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezunum. Öğrenim hayatım hep İzmir’de geçti. Birçok kişi bilmez İzmirli olduğumu… Dört kardeşiz. Hayatım boyunca hep şarkıcı olmak istedim. Hem şarkıcı hem oyuncu oldum. Gerisini zaten herkes biliyor.

Müzikten oyunculuğa geçişiniz nasıl oldu?

Aslında müzikten mi oyunculuğu geçtim, oyunculuktan mı müziğe geçtim bunu ben de bilmiyorum. Keskin bir geçiş, çizgi yok. Ben aslında şarkı söyleyip ünlü olmak için İstanbul’a geldim. Hayalimde hep şarkı söylemek vardı. Devamlı olarak okulda katıldığım piyesler, rontlar vardı. Hocalarım “senin mutlaka Güzel Sanatlar sınavlarına girmen lazım” diyorlardı. Oyunculuğa yetenekli olduğum söyleniyordu ben de mutluydum bu durumdan tabi ki. Aslında müzik ve oyunculuğu hayatımda harmanlanmış, yoğurulmuş olarak yaşıyorum diyebilirim. Aslında sahne de bir bakıma oyunculuk değil mi? Hüzünlü şarkı okurken hüzünleniyorum, aşk şarkısı okurken âşık gibi okuyorum.

Aile Arasında filminden sonra bir sıçrayış oldu sizin için sanıyorum?

Doğru. Olmadı dersek ayıp ederiz. Filmi 4 milyon kişi izledi şimdiye kadar, en azından 4 milyon kişi beni görmüş oldu. Beni minimal oyunculukta da gördüler, ne yapabildiğimi ve neler yapabileceğimi de düşünerek bu kadroya dâhil ettiler diye düşünüyorum.

Işıl Yücesoy’un Sezen Aksu’nun sahnesinde söylediği bir sözü var: “Her insanın hayatına bir kuyruklu yıldız değer” diyor. Sizin kuyruklu yıldızınız kimdi?

Biz hemen hemen aynı jenerasyonuz bize Halley diye bir yıldız değmedi mi? Benim hayatımda o kadar kuyruklu yıldız oldu ki; biri geçip biri geliyor. Örneğin bu Aile Arasında; içi kuyruklu yıldızlarla dolu bir projeydi. Bir de büyük bir kuyruklu yıldız var Gülse Birsel, o değdi hayatıma.

Sezen Aksu’nun sizi Harbiye konserinde sahnesine davet ettiği ve orada birkaç parça okuduğunuzu biliyoruz. Sezen Aksu’nun sizin hayatınızdaki yeri nedir?

Sezen Senin hayatında nasıl bir yer teşkil ediyor mesela? Sezen’e Evren’in annesi diyorlar ya, işte hepimizin hayatında öyle bir yer teşkil ediyor. Hepimizin anladığı, kanına dokunduğu, hayatımızda farklı bir olan, her parçası insanı bir yerlere götüren bir kadın… Ben Sezen’le tanışmış olabilirim, yanına gitmiş olabilirim, kucağına yatmış olabilirim ama o benim için hala Sezen Aksu’dur. Ben hala bir Sezen Aksu hayranıyım ve bana anlattığı şeyler hala farklı. Şöyle söyleyeyim; bana ne anlattığı bana kalsın. Okuyanlar beş dakika düşünsün sezen aksu onlara ne anlatıyor bakalım.

İşinizle ilgili hayaliniz nedir?

Olmaz olur mu? En büyük hayalim Almadovar’ın filminde oynamak. Yavaş yavaş gideceğim işte; Ferzan Özpetek, Çağan Irmak derken Almadovar’a doğru gidiyorum.

Oscar alacak mısınız?

Verirlerse niye almayayım?

Sahneden seyircilerinize bir hitap şekliniz var, biblolarım diyorsunuz. Filmde de var aynı hitap şekli. Bunun anlamı nedir?

Bazılarımız hayatında bir şeyler biriktirir; kimisi pul biriktirir, kimisi, eski para biriktirir, kimisi tablo biriktirir… Ben de insan biriktirdim; onlar benim kanlı, canlı biblolarım. Biriktirdiğim insanlarım.

Peki o biblolardan kırılan oldu mu?

Yok, kırılsa dahi atmıyorum. Kırık haliyle de seviyorum, saklıyorum. Sevdiklerimin sonsuz kredisi var hayatımda.

Türkiye’de kadın olmak zor biliyorsunuz. Peki trans kadın olmanın zorluğu nedir?

Hak mücadelesi eden, haksızlığa uğrayan herkes için geçerli bu. Kadın olmakta zor, trans kadın olmakta zor… Ama trans kadın olmak bir derece daha zor… Neden? Çünkü doğuştan size verilmiş rütbeleriniz var ve sen doğuştan sana verilmiş olan rütbelerini söküp atıyorsun. Ben bu birey olmak istemiyorum diyorsun. Ve erkekler için inşa edilmiş bir dünyada onlara göre zayıf olan tarafı seçiyorsun. Zaten zayıf tarafı seçtiğin için baştan kaybetmiş oluyorsun. İzlediğimiz yarışmalarda bile güçlü olan tarafa hayıflanmıyor muyuz? Herkes güçlü olan takımda olmak istemiyor mu? Hayır! Ben öyle değilim işte. Ben, zayıf olarak gördükleri aslında en güçlü olan takımdayım. Artık herkes o ayrımcılıkla baktığı konulara daha farklı bakıyor. “Aslında biz bunu görmemişiz” diyor. Evet, çok zor, ama her şeyi başarabiliriz. Hepimizde zorlukların karşısında durabilme yeteneği var. Erkek egemen dünyada biz erkekler kadar güçlüyüz. Bize gereken, sadece bunun farkında olmamız.

İzmirli olarak bu şehir hakkında ne düşünüyorsunuz?

İzmir çok güzel tabii ama şehirler benim için çok nemli değil; İzmir’i çok severim, İstanbul’da yaşarım, Ankara’da coşar eğlenirim, Kıbrıs’ta çiçek açarım değil. İçindekiler önemli benim için; içinde ne kadar çok biblom varsa benim için o kadar değerli, o kadar nadide. Şu anda her şehir aynı duruma geldi, her yer biblolarımla dolu.

İzmir’de bıraktıklarınız var mı? Hatıralarınız mesela?

İzmir’de de hatıralarım var elbette, ama öyle magazinsel, bomba olabilecek hatıralarım yok.

İzmir’de yaşamayı düşünmez misiniz peki?

Benim bukalemun gibi bir özelliğim var; nereye gitsem oralı oluyorum. Her yerde yaşayabilmek gibi bir özelliğim var. İzmir’de de yaşayabilirim tabii.

Önümüzdeki günlerde program için gelme durumu var mı İzmir’e?

Evet, bazı şu anda görüşme aşamasında olduğumuz bazı yerler var. Henüz netlik kazanmadı.

Sahne dışında başka proje var mı?

Başka proje teklifleri var ama şimdilik bu filmin tadını çıkarmayı istiyorum. Daha sonra düşünürüm diyorum.

İstanbul’da hep Harbiye Sahne’de mi program yapıyorsunuz?  

Belli bir dönem için anlaştık burasıyla. Evet şimdilik buradayız.

Filmdeki Behiye Hala karakteri neden bu kadar çok sevildi?

İnsanlar bazen birbirleriyle oturup konuşurken, “sen benim kız kardeşim gibisin, akrabamdan daha yakınsın” dedikleri durumlar olur. Bazen de hayatımızda öyle an gelir ki sorgularız; acaba akrabalık sadece kan bağıyla mı oluyor? Behiye de kendi akrabalarını yaratmış, etrafına akrabası gibi olan kadınları toplamış, birbirlerinin ablası, kız kardeşi olmuşlar. Kan bağı olmayan akrabalıklarına, toplama ailesine bile sahip çıkmaya çalışan bir kadın. Dişiyle, tırnağıyla onların mutluluğu için uğraşan bir kadın. Bu düzeni bozacak olan bir kötü adam var, onun da cezasını veren bir kadın. Böyle bir kahraman… Biz aslında hayatta bize sahip çıkacak insanlar arıyoruz. Behiye de orada onların güvendikleri, birlikte güldükleri, ağladıkları, başını omuzuna yasladıkları bir kadın olduğu için bu kadar çok sevildi diye düşünüyorum.

Filmde Demet Evgar ile birlikte muhteşem sahne performansınız var. Bu çekimler nasıl gerçekleşti? Canlı mıydı okuduğunuz parçalar?

Jenerik şarkımız hariç, şarkıların hepsini canlı okuduk. Sahne programı yapar gibi oldu tamamen. Ne kadar çok yorulmuş olsak da sonucuna değdi. Mesela kırk defa Evli, mutlu, çocukluyu okuduğumuzu biliyorum.

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like