“İzmir benim cennetim”

“Dünyanın neresinde yaşamak istersin diye sorulursa, hiç düşünmeden cevabım İzmir olur. İzmir’e bilet aldığımda bile ruh durumum pozitife dönüyor.”

Bizim tanıdığımız Demet Sağıroğlu, duygusal, romantik, naif bir imaja sahip, biraz hüzünlü, güzel bir sanatçı. Siz kendinizi nasıl tarif edersiniz?

Hayatın esişine göre aslında her insan gibi benim de rengim değişiyor. Duygusal olduğum doğru, olaylara genelde bu yönümle bakarım, bu zaman zaman kırılganlığa da sebep olabiliyor. Bunun yanında çocuksu ve eğlenceli taraflarım da oldukça meşhurdur.

New York’ta yaşıyorsunuz. Bu tercihin sebebi müzikle ilgili çalışmalar mı?

Aslında New York’ta yaşayan kız kardeşimi ziyaretimle başlayan bir süreçti Amerika’daki yaşamım. Sonrasında erkek arkadaşımın da orada oluşu kalma süremi uzattı. Müzik çalışmalarımdan hiç kopmadım. Orada kişisel konserlerimin dışında değerli müzisyen arkadaşlarımla da müzikal çalışmalar, konserler yaptık. Sanatçılar için üretimlerini beslemek adına ilham aldıkları yerler değişebilir. Kendime uzaktan bakmak için bu ara aslında verimli oldu benim için. Ancak artık buradayım. New York artık kısa ziyaretlerimin adresi.

Bundan sonraki süreçte Türkiye’de yeni projeleriniz olacak mı?

Elbette olacak. Arka arkaya yeni şarkılarım yayınlanacak. Geçen zaman içinde çok fazla şey birikti. Yeni yol arkadaşlıklarıyla yeni sözler ve melodilerle sevenlerimle daha sık buluşacağım. Kasım ayında yeni single çalışmamla karşınızda olacağım. Devamında da albüm için hazırlıklarım sürmekte. Bunun yanı sıra konserlerim de olacak. Şimdiden ajandam dolmaya başladı.

Biz sizi hüzünlü, duygusal, parçalarla hatırlarken siz ‘Açık Çay’ diye hareketli, kıpır kıpır bir şarkı yaptınız. Sizin içinde çizgi dışı bir çalışma mı bu parça?

Kariyerim boyunca risk almaktan hiç korkmadım. Açık Çay dinleyenler için ters köşe bir çalışmaydı. Ne var ki dünya ve ülkemiz kaos dolu günlerden geçerken insanlara pozitif, neşeli bir şeyler sunmak istedim. Hissettiğim duyguda buluştuk sahiden herkesle. Açık Çay, özlediğimiz güzel ve sıcak duyguları hatırlattı bizlere. İyi ki bu riski almışım diyorum şimdi.

Geriye dönüp baktığımızda yazdığınız veya seslendirdiğiniz her şarkının bir hikâyesi var. Yaşanmışlıklar mı sizi duygularınızı besleyen?

Yaşanmışlıklar önemlidir evet. Kayıplarım, zaferlerim, sevinçlerim ve hüzünlerim, anılarım benim en büyük hazinem. Ama kayıtsız biri olamadığım için etrafımdaki hikâyelerin içine sızarım zaman zaman. Her türlü yaşanmışlığı benim tecrübe etmem beklenemez. Üreten inanlar iyi gözlemci olmalı. Sanat anlatıcıdır. Yalnızca kendi hikâyenizi anlatmak bir zaman sonra sıkıcı olabilir. Bu sebeple başka hikâyeler de önemli benim için.

Yeni dönemde yapılan müzik konusunda sizin düşünceleriniz neler?

Yeni önerilere her zaman kulağım ve gönlüm açıktır. Her dönem kendi sözünü ve doğrusunu dayatır. Değişmek, yenilenmek için kendi dünyanızın dışına da bakmak gerekir. Genel olarak beğenilmiş işlerin peşinden giden tekrarlarla karşılaşıyorum. Melodinin ve şarkılarda hikâyenin azaldığını gözlemliyorum. Bunun yanı sıra tavrını, duruşunu, kalemini çok sevdiğim genç isimler beni heyecanlandırıyor.

Seramik ve heykel çalışmaları yaptığınız konusunda bir haber yayınlandı. Devam ediyor mu çalışmalarınız?

Evet, kendimce yaptığım eserlerimi çoğaltmakla meşgulüm boş vakit bulabildiğim süre içerisinde. Dünya şehirleri konseptli çeşitli büyüklük ve renklerde tabaklar hazırlıyorum şu ara…

New York’tan baktığınızda Türkiye, toplum ve sanat anlamında nasıl görünüyor?

Türkiye siyasi dinamikleri fazla olsa da ilham veren bir ülke her zaman… Sanatın biraz daha sansürsüz olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sanat toplumun anlatıcısıdır. Yeni öneriler desteklenmeli ama sanatın bir alanı değil, her alanında bunu görmeliyiz. Dizi sektörü, müzik sektörü, tiyatrolar birbiri ile paralel büyümeli, gelişmeli. Bu konuda biraz dengesizlik var. Canlı müzik icra edilebilecek mekânlar sahneler daha çok olmalı.

Bugüne kadar 7 albüm yaptınız. Müzik anlamında bundan sonraki planlarınız nasıl?

Single çalışmalarımın ardından yeni bir albümle tekrar sevenlerimle buluşacağım. Bunun yanı sıra sahne çalışmaları ve konserler için ajandamızı belirliyoruz. Bir müzikalde yer almam söz konusu olabilir. Klasik müziğin yanı sıra Türk müziği konservatuarı geçmişim de olduğu için, kariyerimde bir Türk Sanat Müziği albümü olsun istemiştim. Bu düşüncemi de demlendiriyorum. Bu defa albümlerim arasında bu kadar uzun ara vermeyi düşünmüyorum.

Peki ya 90’lı yıllar? O döneme damgasını vuran bir sanatçı olarak nasıl değerlendirirsiniz o yılları?

Daha cesurduk sözümüzü söylerken. Klip endüstrisi yeni yeni gelişmeye başlarken dünyadaki işlerle yarışabilecek işlere imza attık. Albüm süreçlerinde daha özenliydik. Sektör olarak birbirimize daha çok destek verdiğimiz yıllardı. Rekabet centilmence yapılıyordu. Bu sebeple daha naif yıllar olduğunu söyleyebilirim.

Bildiğiniz gibi Narlıdere Life Dergisi İzmir’de yayımlanan bir dergi. Bu şehir size ne hissettiriyor?

İzmir benim cennetim. Dünyanın neresinde yaşamak istersin diye sorulursa, hiç düşünmeden cevabım İzmir olur. İzmir’e bilet aldığımda bile ruh durumum pozitife dönüyor, öyle söyleyeyim size. İzmir’ in havası, insanları, her şeyi iyi geliyor bana.

Konser programınız var mı İzmir ile ilgili?

Şu anda konser programımda görünen İzmir ile ilgili bir tarih yok; ama planlanan konser takvimimiz var. Tüm okuyucularınıza, size ve canım İzmir’ime sevgiler gönderiyorum buluşuncaya kadar.

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like
Devamını oku...

İşte benim Zeki Müren

“Sanat Güneşi” Zeki Müren yaşama veda ettiği yerde İzmir Kültürpark’ta düzenlenecek etkinlikle anılacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Cuma…