Çeşme-Karaburun Yarımadası’nda giderek artan yapılaşma nedeni ile bakir alanlar hızla azalıyor. Coğrafi engeller ve kente uzaklık gibi nedenler, yapılaşmanın artmasına engel olamıyor. Yarımada’nın merkezinde, Barbaros Polyesi olarak bilinen bölge, ulaşım kolaylığı ve kente yakınlığının yanında birçok avantajlı özelliğine rağmen hala bakirliğini koruyor.
Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde Karaburun’un sarp kıyıları için “Buralar tekin değildi, çabuk geçtim” der. Bir zamanlar korsan yatağı olarak bilinen bu bölgeler, zamanında coğrafi handikapları nedeni ile karadan ulaşımın zor olduğu, kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerdi. Aslında yol konusunda hala en sıkıntılı ilçelerdendir Karaburun. Hatta büyüklerimizin anlattıklarına göre, dar ve bol virajlı olan Karaburun-İzmir karayolu, kazasız belasız geçen şoför adaylarının ustalık ölçüsüdür.
Peki ya zorlu yollar, sarp kıyılar engel olabiliyor mu insanoğluna? Hayır! Karaburun’un güney-batısına düşen Karareis Çiftliği’nin çiftlik halini bilenler umarım son durumunu görmemişlerdir. Beton yığınına dönen çiftlik, küçük bir kasaba olmuş adeta! Bir zamanlar içinden geçerken “avlanmak yasaktır” levhaları ile karşılaştığınız koca çiftlik ve o muhteşem koy, “sessizlik” ve “huzur” arayarak şehrin karmaşasından kaçan, “doğa dostu” sakinlerini beton kolları ile kucaklıyor! Karareis Çiftliği sadece bir örnek elbette. Karaburun’un birçok köyü ve sayfiyesi şimdilerde tatilcilerin “mesai” yeri haline gelmiştir. Yapımı devam etmekte olan duble yol çalışması tamamlanınca neler olabileceğini tahmin etmek zor değil artık!
Alaçatı da, yapılaşma yoğunluğu açısından farklı değil aslında. Alaçatı’nın, “Alaçatı” olduğu dönemlerde, İstanbul’dan gelerek bakir, sessiz ve otantik haline vurulanların sayısı artınca “mecburen” binaların da sayısı arttı. O kadar arttı ki, ilk gelenler çareyi kaçmakta buldu… Alaçatı gibi Çeşme’nin birçok bölgesi de yapılaşma nedeni ile bakirliğini ve doğallığını yitirmek üzere.
Trajikomik bir durum aslında. Hikâye hep aynı: Tatil için şöyle kafayı dinleyecek, bakir, sakin, doğal ve otantik bir yer bulunur. Buradan bir ev satın alınır. Daha sonra bu güzellikleri paylaşmak için eşe dosta haber verilir. Yapılaşma koşullarının izin verdiği ölçüler zorlanarak, eş eşi, dost dostu getirir, derken bir de bakmışsınız ki kafayı dinleyecek yeni bir yer aranıyor!
Neredeyse tüm kıyıları betonlaşmak üzere olan, Çeşme Karaburun Yarımadası’nın tam merkezinde yer alan ve coğrafyada Barbaros Polyesi olarak bilinen havza, ne mutlu ki hala bakirliğini koruyor. Kente yakın ve kolay ulaşılabilir olmasına rağmen yapılaşmanın seyrekliği bölgeyi cazip kılıyor. Gerçi 30 yıl öncesi gibi değil elbette ama yine de, halen sessizliğin ve doğallığın hakim olduğu bir bölge diyebiliriz.
“Uzunkuyu, Zeytinler, Birgi, Barbaros, Kadıovacık ve Nohutalan köylerinin çevrelediği havzada nüfusun önemli bir kısmını yerli halk oluşturuyor. Etrafı dağlarla çevrili olan bölgede yer yer çam ormanları ve yoğun makilik alanlar bulunuyor. Bu sebeple oksijen oranı oldukça yüksek. Bölgedeki bitki çeşitliliği de dikkat çekici oranda yoğun. Yılın önemli bir zamanı Karapınar boğazından esen poyraz rüzgârı, havzanın serin ve havadar olmasını sağlıyor. Yarımada’nın merkezinde olması sebebi ile denizden yararlanmak isteyenler için farklı kıyı seçenekleri sunuyor.
İYTE (İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü) Kampus alanına komşu olan havzanın bakirliğini çok uzun yıllar daha koruyamayacağı kesin. Ancak oluşturulacak imar planlarının bölgedeki doğal dokuyu koruyacak nitelikte olmasını yürekten diliyoruz.