Turizm sektörünün başarılı yöneticisi Gökçe Kesikçiler Buğday, kendisi ile yaptığımız söyleşide sorularımız şöyle yanıtladı:
Gökçe Hanım, sektördeki geçmişinizden kısaca bahseder misiniz?
İzmir Karşıyakalıyım, Mimar ve Sanatçı, İzmirli Nizam Kesikciler Babam, İstanbullu Leyla hanımın kızıyım. Çamlaraltı Koleji sonrası, Ege Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim. İngilizceye ek olarak, 4 sene Alman Kültür Derneği’ne devam ederek Almancamı geliştirdim. Turizm hayatıma 1995-1996 yıllarında Koç Grubuna ait Divan Talya Oteli’nde başladım. Sonrasında memleketime, İzmir’e döndüm. 2005-2010 yıllarında Çeşme ve İzmir Ontur Otelleri’nde 5 Yıl Genel Müdürlük daha sonra da, Alaçatı ve İzmir merkezde 2 tesiste Genel Müdürlük yaptım. Şimdi tekrar benim için çok önemli bir yeri olan Ontur Çeşme’de Aralık 2016 İtibariyle Genel Müdür olarak görevdeyim.
Konuk ağırlamak, onları memnuniyetini sağlamak kolay değil. Bir otel yöneticisi gözü ile bunu başarmanın sırları nelerdir?
Konuk ağırlamak aslında hiç de zor değil. Otelciliğin bir zarafet ve ağırlama sanatı olduğunu unutmadan, misafirimizi evinden daha konforlu, daha sıcak bir atmosferde güler yüz ile ağırlamak ve ilgi göstermek… Bunu severek yaptığınız zaman aslında dünyanın en güzel işidir bence. Zaman zaman sıkıntı ya da sorun yaşayan misafirlerimizin sorununu çözdüğümüzde, onlarda bağlılık yarattığımızı düşünüyoruz. Bir otel yöneticisi önce iç müşteri dediğimiz ekibini iyi kurmalı, onlarla iyi bir iletişim oluşturmalı ve işleri delege edip, takibini sağlamalı. Ekip mutluysa onlar misafiri de mutlu ediyor.
Farklı kültür ve farklı insan profilleri ile karşılaşıyorsunuz. Sizce en seçici ve en mütevazı konuklar hangi kesimden, ya da ülkeden geliyor?
Misafiri milletine ya da bulunduğu kimlik veya yere göre gruplandırmayız asla. Bizim için kapıdan giren her misafir başımızın tacıdır. Burada mühim olan davranış şekilleri ve ihtiyaca binaen sunulacak hizmettir. Ama şunu söyleyebilirim; tatil kültürü ve bilinci zamanla oturan bir şey. Avrupalı 40 senedir tatil yapıyorsa biz daha 10-15 yıldır bilinçli tatil satın almaya başladık diyebilirim.
Farklı otellerde yönetici olarak görev yaptınız. Şehir otelleri ile turistik belde otellerinin avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Şehir Otelleri 12 ay çalışması ve iş, toplantı, seminer, ağırlıklı olması sebebiyle, biraz daha sistematik ve daha süreklidir. 12 ay iş yapılır, dolayısıyla personel sürekliliği vardır. Resort otellerde ise yaz dönemleri ağırlıklı ve çok yoğun iş olur. Aslında onun yoğunluğu ve keyfi ayrıdır ama 4-5 aylık bir dönemde bazen 10 aylık iş yaparsınız. Her ikisinin de pek çok artısı var.
Alaçatı ve Çeşme’deki küçük ölçekli oteller çok sık el değiştiriyor. Sizce bunun sebepleri nelerdir?
Alaçatı ve Çeşme’de büyük oteller kurumsal işliyor. Küçük işletmelerin bir kısmı bu işi hobi gibi yapmak istiyor. Bir heves oluyor. Yaşam şekli dışarıdan güzel görünüyor. Ne var ki otelcilik ve hizmet uzun saatler çalışmayı gerektiren ve insan odaklı bir iş. Tahmin ediyorum yorulup pes edenler oluyor.
Sizce geçen yıllara oranla bu sene Çeşme’de turizm sezonu nasıl geçecek?
Çeşme, yabancı turist açısından hiçbir zaman Antalya, Marmaris gibi bir bölge olmadı. Aslında geçmişte Fransız ve Almanlar yoğunluktaydı. Almanların büyük çoğunluğu da Antalya, Side bölgelerine kaydı. Genelde ağırlıklı Türkler ile çalışılan bir bölge olduğu için Çeşme’de sezon olağanüstü bir durum olmadığı sürece kötü gitmez. Geçen sene genel olarak turizm açısından çok zor bir seneydi. Bu senenin çok iyi olmasını temenni ediyorum.
Konuk olarak gittiğiniz otellerde hizmet kalitesi açısından dikkat ettiğiniz ilk 5 kriter nedir?
Biz yıllardır çok otel açılışı yaptık. Çok fazla 5 yıldız deneyimi yaşadığımız için, yurt içi tatillerimizde ağırlıklı olarak ülkemizin daha sessiz keşfedilmemiş yerlerine gitmeyi ve ufak butik otellerde kalmayı tercih ediyoruz. Yurt dışında ise genelde 5 ve 4 yıldız tercihimiz. Eşim de benim gibi otelci, ama biz pek müşkülpesent değiliz. Otel geneli ve oda temiz ise, standart bir konfor varsa bizim için yeterli. Kahvaltının iyi olması da mühim tabi…
Eşiniz Mustafa Buğday ödüllü bir aşçı. Evde sizin yaptığınız yemekleri eleştirdiği oluyor mu?
Eşim İsviçre’de ve Almanya’da aşçılık üzerine eğitim almış. İsviçre’deki pek çok okul zaten otelcilik ve hizmet hususunda dünyada bir numaradır. Sonrasında kendisi de ülkemizi pek çok yerde temsil etti. Başarılı bir aşçıdır. İkimiz de iyi yemek severiz ama evde pek yemek yapmaya vakit olmuyor. Hafta sonları Urla’daki evimizde arkadaşlarımızı ağırlıyoruz. Ev yemeklerini çok sever eşim. Annem de olağanüstü yemek yapar, o sebeple annemim zeytinyağlıları kendisi için bir numaradır. Ben henüz o zeytinyağlıların önüne geçecek bir yemek yapamadım.
Ontur olarak yeni projeleriniz var mı?
Grubumuzun, Ontur Çeşme’nin hemen yanında, 73 odalı, çok şık mimariyle yapılmış, 1500 m2’lik bir SPA’sı, kapalı ve açık havuzlarıyla çok fonksiyonlu hatta yaz-kış açık kalabilecek ve A+ misafirlerimize hitap edebilecek bir otel yatırımı oldu. Bunun hemen yanında da yine yaklaşık 700 kişilik kapasitesi olan bir kongre merkezimiz var. Bu da son teknoloji ile inşa edildi ve 6,5 metre yüksekliği olan, üçe bölünebilir bir yapıya sahip. Tamamen ses yalıtımlı ve modern çizgilerde bir kongre merkezi… Bu anlamda Ege’de ki bu çapta bağımsız hizmet verecek, son teknoloji ile yapılmış, en trendy kongre merkezi bizde diyebiliriz.
Çeşme’ye harika bir soluk kazandıracak bu iki otel ve kongre merkezi ile ulusal kongrelere, büyük toplantı gruplarına, önemli seminerlere ev sahipliği yapmak en büyük dileğimiz. Bu durum Çeşme’ye hem yaz, hem de kış için turizmin ilerlemesi adına olanak sağlayacak güzel bir adım.