‘Dünyada ilk COVİD vakası Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde görüldü. Üstü kapatıldı.
Ve virüs üç-dört ay içinde bütün dünyaya yayıldı. İnsanlık tarihinin en ağır dönemlerinden bir tanesine tanıklık ettik. Bu süreçte ve evlere kapandığımız günlerde sanat ve edebiyat için yüreği çarpan insani kayıplar yaşadık.’ (H.İ)
Şiirler ve öyküler, bu hastalıklarla karşı karşıya kalanlar için yatıştırıcı ve tedavi edici bir role sahiptir. Ayrıca şiir ve hikayeler diğer insanların dikkatini ortak duygu zeminine yönlendirebilir. Bu yönelimi şiir ve öykülerle sağlayabilmek değerli bir girişimdir. Korona virüs salgını sürecinde şairler ve yazarlar, şiir ve öykü-romanlarıyla insanlarda yaşama umudunu, canlılığı ve tutkuyu canlı tutmaya ve bu dönemin ağırlığını üzerlerine yüklememeye çalıştılar. Türk edebiyatı ekseninde de bu yönde çok çaba sarf edildi. Örnekleri yayımlanmaya başladı. Şair, yazar Hakan İşcen, bu kitabında karantina günlerinde hepimizin hissettiği duyguları dile getirmiş ve aslında bu çalışmalar bir dönemin edebi belgesi olarak da edebiyat tarihinde yerini alacak. İster resim ister sözcüklerin diliyle olsun bu çabalar o dönemin felsefi ve kuramsal açılımlarını da etkiler.
Evet, keşke her zaman ve tüm tarih için “yaşamak da bulaşıcı olsa”
“yaşamak da bulaşıcı olsa” Simurg Art Yayınlarından çıktı