“Kendine âşık eden yer” mercek altında

Urla-Çeşme-Karaburun Yarımadası’nın doğal ve kültürel zenginlikleri bilimsel olarak ele alınıyor. Bozulmadan, bir bütün olarak kalkınması hedefleniyor. Mitolojide kendine âşık olarak ölen ve öldükten sonra nergis çiçeğine dönüşen Narcissus’un hikâyesini bilirsiniz.

 

Mordoğan’ın kırlarında yaşayan bu efsanevi çiçek gibi, Urla-Çeşme-Karaburun Yarımadası’nın dört bir yanı da efsanevi güzelliklerle dolu. Doğal ve kültürel zenginlikleri ile tarih boyunca ilgi çeken bu eşsiz Yarımada’nın değerleri bilimsel bir raporla ele alındı. Raporda bu değerleri zarar vermeden geliştirmek, Yarımada’yı bir bütün olarak kalkındırmak ve markalaştırmak hedefleniyor.

2014-2023 İzmir Bölge Planı Çalışmaları kapsamında, Yarımada Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi adı altında hazırlanan rapor, İzmir Büyükşehir Belediyesi önderliğinde, İzmir Kalkınma Ajansı tarafından İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi’ne hazırlatıldı.

Narlıdere Life olarak, Raporun hazırlanmasında koordinatörlük görevini üstlenen İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Koray Velibeyoğlu ile Yarımada ve rapor hakkında görüştük.

Velibeyoğlu konu ile ilgili olarak şunları söyledi:

“Urla-Çeşme-Karaburun Yarımadası, gerilimi düşük, kalitesi yüksek yaşam biçiminin en iyi sergilendiği, tarımın, turizmin, tarihin, mitolojinin, çevresel zenginliklerin harman olduğu, insanı kendisine âşık eden bir yerdir. Yarımada’nın sahip olduğu değerleri birbirinden ayrı düşünmek çok zordur. Bu özelliklerini bozmadan bütünleşmiş bir kimlik oluşturmak ve bununla birlikte çevre sorunlarından uzak tutulmuş bir Yarımada İzmir için şans olacaktır.”

Bu çalışmaya neden gerek duyuldu?

“Yeni Büyükşehir Yasası belediyelere büyük sorumluluklar yükledi. Hizmet alanları büyüdü. Kır, artık kır olmaktan çıktı ve kentin bir parçası olarak algılanmaya başladı. Dolayısı ile bu bölgelerde kentleşme baskısı artıyor. Ancak bu durumun kır ortamına da zarar vermeden, sürdürülebilir yaşama olanak sağlaması gerekiyor. Ayrıca kalkınma, yerelin önemli bir meselesi haline geldi. Belediyeler artık sadece hizmet götüren birimler olma kalıbından çıkarak iş ve aş sorumluluğunu da yükleniyorlar. Daha önce kalkınma devletten bekleniyordu. Şimdi artık kentlerin içinde bir yarış var. Bölgesel değerler ve farklılıklar ön plana çıkartılarak var olma çabası var.”

Proje ile ilgili süreç nasıl başladı?

İzmir Büyükşehir Belediyesi Yarımada’nın eşsizliğini ve kırılganlığını da hesaba katarak bölgenin korunması ve kalkındırılması yönünde bir öngörüde bulundu. Bu doğrultuda 2008 yılında Urla-Çeşme-Karaburun Ulusal Fikir Yarışması adı altında bir yarışma düzenledi. Kalkınma eksenli olan bu yarışma Türkiye’de bir ilktir.  Yarışmaya katılan birçok ekip arasından temsilciliğini üstelendiğim ekip birinci oldu. Ancak yarışmanın sonuçlarını değerlendirme ve tatbik süreci, idari sınırlarla ilgili durum nedeni ile biraz zaman aldı. Yarışma ile ana fikri ortaya koymuş olduk. Daha sonra bu fikri strateji çalışmasında halkın da katılımı ile detaylandırdık. Düzenlediğimiz Çalıştay toplantılarında 130 adet varlık odaklı fikir oluşturduk. Bu fikirleri uygulanabilir projelere dönüştürmeye çalışıyoruz.

Ölçek küçük olsa da etkisi büyütülebilir

“Bu bölge belli bir ölçek ekonomisine sahip değildir. Örneğin Tire’nin hayvancılık, ya da Bayındır’ın tarım potansiyeline göre oldukça sınırlı bir kapasiteye sahiptir. Yarımada’nın %70’i marjinal tarım alanıdır. Bu alanlar tarımsal açıdan zengin değildir. Ancak öyle bir %4’lük alan var ki, buralarda nergis, enginar, mandalina, hurma zeytin gibi butik seviyede, bölgesine özel, karakteristik ürünler yetişir. Geliştirilecek projelerde, bu ürünlerin mikro üretim alanlarında, sınırlı miktarlarda yetiştirilmesi ve kendilerine has olmaları nedeni ile kıymetleri vurgulanmalıdır. Ürünün, hikâyesi ile birlikte bölgeye özgü bir değer olduğu ön plana çıkartılmalıdır. Böylece varlığın ölçeği küçük de olsa etkisi büyütülmüş olur.”

Bütünleşme ve kalkınma nasıl sağlanacak?

“Yarımadayı çok yönlü olarak bütünleştirmek için bazı araçlar gerekiyor. Yarımada Belediyeler Birliği bu konuda önemli bir faktör olabilir. Ayrıca İzmir’de sahili bulunan sekiz ilçe ve beş beldede sırayla yapılan “Yarımada Oyunları” da şimdiden yerli halk üzerinde bütünleştirici bir etki sağlamaktadır.

Diğer yandan üretici ayağında da bütünleşme gerekli. Seferihisar’da mandalina üreticilerinin oluşturduğu gibi Yarımada genelinde birkaç üretici birliği var. Ancak bu oluşumların artarak Yarımada Üreticileri Birliği gibi bir isim altında üst birlik oluşturması gerekir. Böylece Yarımada markası da yaratılabilir. Ayrıca bu sayede, Büyükşehir Belediyesi, Sanayi Odası, Ticaret Odası ve uluslararası kuruluşlar gibi karar alma mekanizmalarıyla olan ilişkiler güçlenecek ve olanaklar artacaktır.

Bütünleştirici uygulamalardan birisi de bisiklet ve yürüyüş yollarından oluşan sürdürülebilir ve güvenli rotalar oluşturmaktır. Bu amaçla, tarih ve gastronomi konulu varlık noktalarından geçen turizm rotaları oluşturuyoruz. Örneğin “Tarihle Buluşma” başlığı altında, Selçuk’tan başlayıp Ildırı’da biten “İyonya Yolu” rotası üzerinde çalışıyoruz. Zeytin ve bağ konulu ekolojik turizm yürüyüş rotaları oluşturuyoruz.  Avrupa Bisiklet Rotaları Ağı’na (Eurovelo) Yarımada’yı da dâhil etmek istiyoruz. Bu rotaların belirlenmesi ve uğranacak noktaların tespiti konusunda birçok dernek ve kuruluşla işbirliği yapıyoruz.

Gastronomi de üzerinde durduğumuz bütünleştirici konulardandır. Yukarıda belirttiğimiz rotalarda “Tarladan Sofraya” konseptinde güvenli gıda tesisleri tasarlıyoruz. Nereden, nasıl geldiği bilinen ürünlerin satıldığı yerel ürün mağazaları, aracı noktalar, pazarlar, mezatlar, deneme üretim çiftlikleri ve ürünün tüketici ile buluştuğu yerel restoranlar. Bütün bunlar “Tarladan Sofraya” konseptinin ürünleridir. Bu konsept ile amacımız organik Yarımada’nın gereğine göre kurgulanmış, güvenli rotalarda bütünleşmiş bir değer zinciri oluşturmaktır. Ancak bunları bireysel olarak sağlayamayız. Bir sistem çerçevesinde, sinerji yaratmadan uyguladığımız takdirde istediğimiz katma değerli sonuçlara ulaşamayız.”

“Burada geliştirilmesi gereken şey; varlıklarının kıymetini bilen, bunu nasıl geliştireceği yönünde fikir üreten ve bunu bir iş şekline de dönüştürebilen çevreye duyarlı insanlardan oluşan bir Yarımada. Dolayısı ile mikro ölçekli girişimciliğin bu formülasyonun içinde önemli bir yeri vardır.”

korayara

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like