Doğumla ölüm arasına sıkışmış kemik yığınıdır insan. Ölümü beklerken yaşamayı daha çok isteyen bir çelişkidir. Bazen, göğüs kafesinde yapayalnızdır, bazen de kafasının içinde kalabalık… İnsan, düşünebilen tek hayvan değildir, sadece hayvan olmadığını düşünen tek hayvandır. Geride bıraktıklarını özler, elinin altındakilerden sıkılır, ulaşamadıklarına tutulur ve ulaşılmaz olana hep âşık olur…
“Tam 14 milyar adet yıldız var” denildiğinde inanan ama “boya ıslak henüz kurumadı” denildiğinde eliyle kontrol eden, ağaçları kesip kâğıt yapan, sonra da o kâğıtlara “ağaçları koruyun” diye yazan canlı türüne insan denir. “Aslında biz insandan bi haberiz; kolları bacakları bağlı kuklalar misali, iplerimizden çekenleri ‘Tanrı’ belleriz. Oysa herkes ‘insan’ aynı altın gibi; ayar meselesi…
Sormak lazım; kaç kişi gerçek insan? Öyle lafta herkes insan… Yolda gördüğün herkes insan… 14 yaşındaki çocuğa tecavüz eden de insan, yetim hakkı yiyen de… Oy için para, erzak veren de insan, alan da, Kuran’da “Âlemlerin Rabbi” denildiği halde sadece kendi âlemi varmış gibi bitkileri yakan, hayvanları öldüren de insan. Sadece öldürmek değil; ata, eşeğe, köpeğe tecavüz eden de insan! Dünyada milyarlarca insandan, dünyayı geçtim, ülkemdeki milyonlarcasından kaçı gerçek insan?
“İnsan, üç-beş damla kan. Irmak, üç-beş damla su. Bir hayata çattık ki; hayata kurmuş pusu…” dizelerindeki gibi üç-beş damla kandır insan. Ayrıca, üç-beş damla kanı, üç-beş tane okyanus zannedecek kadar da bencildir.
İnsan, parasını kaybedince fakir, özgürlüğünü kaybedince esir, aşkını kaybedince şair, şerefini kaybedince …’li olur. (Boşluğu siz doldurun artık!)
“İnsanız, en şerefli mahlûkuz
deyip de pek fazla
övünmemiz haksız
atamız elma çaldı cennetten,
biz o hırsızın çocuklarıyız!”
ARKASI KALABALIK CEHENNEM AMİGOSU
Şeytan;
En büyük kandırmacası, insanlara kendini bir kandırmaca olarak kabul ettirmesidir. İşte bu yüzden şeytan, şeytandır! Yaratan-yaratılan ikilemi taşımayan inanışlar için insan zaaflarının genel adıdır şeytan.
İnsanın, zayıflıklarına bulduğu her tür bahanedir. Yani zaman zaman insanın kendisidir.
Şeytan, insanın diğer yarısıdır. “Melek gibi insan” tanımı ise diğer yarısıdır. Yani şeytan, insanın kendi hatalarını meşrulaştırma çabasının ürünüdür. Günah işlemenin bahanesidir. İnsanın kendi egosundan ve nefsinden başka bir şey de değildir!
Bu şeytan denilen şerefsiz her gün bana kalbimi durdurmam için omuzumdan fısıldıyor. Gitmiyorum ulan işte bu yuvarlak, yaşlanmış karbon-metal karışımı kılıftan! Kendiliğinden ölecek bu can. Vakit gelince çıkacak sırat köprüsüne. Hiç sesi çıkmayacak giderken. Bir ‘her şey’ ağlayacak gittiğimde, bir ölüm sevinecek geldiğimde…
Şeytan aslında zamandan ve mekândan kısmi olarak bağımsızdır. Şeytan denildiğinde akla gelmesi gereken bir yaratık değil, insanın doğanın koşullarına duyguları sebebiyle karşı gelmesi olgusu ve mantıksızlığıdır. Şeytanın güç aldığı tek şey mantık yoksunluğudur. Ayrıca, sevginin bilgi ile geldiği göz önünde bulundurulursa şeytan, cehalet ile geçici olarak kör olmanın merkezindeki nesne olarak kabul edilebilir.
“Nefrete, sevgiden daha çok güvenirim” dedi şeytan, çünkü nefretin sahtesi olmaz! Şeytan, ona uymamız için yalvarıyor, peki biz çok iyi insanlar olduğumuz için mi onu kıramıyoruz?