Şarkı yazarı ve yorumcu kimliği ile tanıdığımız, caz müziğinin en özgün seslerinden Şenay Lambaoğlu, ile bir araya geldik. Çocukluğundan, caza, Nazım Hikmet’ten, Hayyam’a müzikal yolculuğunda nelerden beslendiğini anlattı.
Müziğe küçük yaştan beri ilgi duyduğunuzu biliyoruz. Buraya kadar tamam, ama asıl serüven o ilk adımı atmakla başlıyor sanırım. Sizde ilk adım nasıl atıldı?
Şarkı söylemeyi hep çok istedim ve bu hayalin peşinden gittim. Benim için en büyük adım okuduğum lisenin orkestrasının vokal seçmelerine katılmış ve seçilmiş olmak. İlk kez mikrofonda ve bir müzik grubu eşliğinde şarkı söylemiştim. Vaya Con Dios’dan “Nah Neh Nah ” şarkısını söylemiştim, hiç unutmuyorum. Bu şarkıyı söylemek hem müzikal tarzımı hem de yönümü belirledi bir bakıma hatta kılavuz oldu diyebilirim.
Türkçe sözlü caz müzik yapmak ve yaptığınız müziği sevdirmek alışılmışın dışında ve sanki biraz zor gibi. Size bu yolu seçtiren şey nedir?
Uzun yıllardır caz şarkıcısı ve yorumcusu olarak var olmaya çalışıyorken işin içine kendi bestelerimi de katmaya karar verdiğimde tüm bilgimi, birikimimi, beslendiğim kaynakları bir araya getirdim ve kendi müzikal dilimi oluşturmaya karar verdim. Hala da uzun bir yolumun olduğunu düşünüyorum. Fakat dinleyicilerim bu konuda en büyük umut kaynağım çünkü ilk albümden bu yana giderek büyüyen bir sevgi ağı içindeyim ve sanıldığının aksine Türkçe sözlü caz müziği yapıyor olmak aramızdaki bağı güçlendirdi.
Nazım Hikmet Ran, Hayyam gibi büyük ozanların eserlerini yorumluyorsunuz, kendinize yakın bulduğunuz şey nedir bu eserlerle ilgili?
Nazım Hikmet Ran ve Hayyam bu toprakların en kıymetli değerleri. Edebiyat dünyamızın kıymetlileri… Hayal kurmayı, âşık olmayı, insan sevgisini, direnmeyi, vazgeçmemeyi onlardan öğrendim ve yazdığım her şarkıda bu değerlerden izler taşımayı seviyorum.
Önceki albümlerinizde olduğu gibi yeni şarkınızda da sizin imzanız var. Bir söz yazarı olarak size en çok ilham veren şey nedir?
Hayatın her anı, gecesi gündüzü, güzeli çirkini, neşesi kederi… Kalbimin attığı her yer ilham kaynağım.
Son tekliniz Böyle Olmasını İstemezdim şarkınız nasıl oluştu? Genel olarak bir hikâyesi var mı?
Böyle Olmasını İstemezdim” bir ayrılık hikâyesi. Hepimizin hayatında kayıpları, vedaları, pişmanlıkları, yarım kalmışlıkları vardır.Bu şarkı tüm bu duyguların bir nevi izdüşümü.
Bu projede Alper Gemici hem prodüktör hem de aranjör olarak yer aldı ve İstanbul Strings yaylı grubu şarkıma renk kattı. Kayıt ve edit İlkay Dinsever tarafından yapıldı.Akustik Gitar Alper Gemici Elektrik Gitar İlkay Dinsever, Bas Gitar Emre Gökcek tarafından çalındı.Mix ve Mastering ise Pieter Snapper’in elinden çıktı.
Türkiye’de caz müziğin gelişimine katkıda bulunan bir sanatçı olarak siz bu türe ilgiyi nasıl buluyorsunuz? Hep söylendiği gibi dinleyicisini sınırlı buluyor musunuz mesela?
Caz ve alternatif pop arasında diyalog kurmaya çalıştığım projelerimin yanında şarkı yazarlığı hayatımda önemli bir yer tutuyor fakat ürettiğim işler Caz müziğinin oldukça dışına taşmış durumda. Farklı renkler ve alternatif müzikal duyumlar üzerinde bir yol izlemeye çalışıyorum.
Caz müziği dinleyicisini sınırlı değil özel ve rafine buluyorum.
Ve bence ülkemizde altın çağını yaşıyor. Bağımsız müzik şirketlerinin desteği ve gelişen teknolojiyle prodüksiyon maliyetlerinin düşmesi müzik üretimine olumlu yansımış durumda. Yeni birçok Caz kulübü Caz grubu var ve tüm bu yenilikler heyecan ve umut verici.
Müzik dışında neler yapıyorsunuz? Hobileriniz, uğraşlarınız neler?
Müzik dışında ailem ve arkadaşlarımla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Doğanın içinde olmaya, spor yapmaya ve farkındalığı yüksek anları yakalamaya çalışıyorum.
Bu sayımız şubat sayısı ve popüler gündemde Sevgililer Günü var. Bu günle ilgili sizin mesajınız olur mu okuyucularımıza?
Sevginin her türü çok kutsal, var olma sebebimiz aslında. Birbiri için atan iki kalp varsa ve yaşadığımızı hissettiren bu duyguyla sarmalandıysak bir kez; ne açlık ne de ölüm bizi durdurabilir.
Dünyamızı güzelleştiren aşk kalplerimizden hiç silinmesin. Sevmek için sebepler arayalım. Belki bir ağaca, bir çocuğa, bir kediye… Bize uzatılan o eli tutalım ve bırakmayalım hiç…
Şehir dışı programlarınız oluyor mu? Ajandanızda İzmir var mı bu günlerde?
Şubat ayında Bursa, Eskişehir, Ankara ve tekrar İstanbul konserlerimiz olacak. Mart ayında ise mutlaka bir İzmir konseriyle güzelim İzmirli dinleyicilerime kavuşmak istiyorum.