Türkiye’de Silikon Vadisi’ne gerek var mı?

3. kez katıldığım Etohum tarafından düzenlenen StartupTurkey etkinliğinde sevgili Serdar Kuzuloğlu’nun Silikon Vadisi hakkında söylediği kısa ama öz şeyler yıllardır söylemeye çalıştığımız zihin yapısını çok doğru şekilde özetledi. Kuzuloğlu, Silikon Vadisi’nin olduğu duruma gelmesinin oldukça uzun zaman aldığını ve ABD’ninde bunu başka yerlerde oluşturmak için ne kadar çaba sarf ettiyse başarısız olduğunu ifade etti. Ayrıca San Francisco halkının Silikon Vadisi’nden kaynaklı artan ev kiraları yüzünden teknoloji şirketlerinin servis arabalarını taşladıklarından ve tepki verdiklerinden de bahsetti.

Türkiye’de girişimcilik ekosistemindeki ürünler, etkinlikler ve organizasyonlar genellikle klonlara dayanıyor. En başarılı girişimlerimiz, en organize etkinliklerimiz ya da en ön plandaki kuruluşlarımızın genellikle ABD ya da Avrupa tabanlı oluşumlardan ilham aldığını söylemem sanırım yanlış olmaz. Aynı zihin yapısının Türkiye’de de İstanbul’da ne yapılıyorsa onun klonunu alma şeklinde yapılmaya çalışıldığını da kendi gözlemlerime dayanarak yapıldığını söylemem yanlış olmaz. Yazdıklarımın yanlış anlaşılmaması adına başarılı uygulamaların Türkiye’de klonlanmasına kesinlikle karşı değilim. Hatta ekosistemin hızlı gelişimi ve öğrenme etkisinin artması için bu tür şeylerin olması gerektiğini savunan biriyim. Savunmaktan öte İzmir’de bu tür uygulamaları yapan bütün oluşumlara destek vermeye çalışıyorum. Ancak bir takım oluşumlardan ilham alıp geliştirmek başka bir şey, aynı şekilde kopyalanıp aynı sonuçların alınmasını istemek çok başka bir şey.

Peki bir çok üniversitenin, kamu kurumunun, yatırımcıların düştüğü bu zihin tuzakları neler? Kısaca bunlardan bahsetmekte fayda var:

1 “İstihdam yaratıyoruz” tuzağı:

Girişimilerin öncellikli hedefi istihdam yaratmak olmamalı. İstihdam sağlıklı büyüyen, beğenilen bir girişimin doğal sonucu olmalıdır. Ancak okul çağlarımızda ders geçmek için ders çalışan bir zihin yapısından bunu beklemek şimdilik çok da doğru olmayabilir. Girişimlerin temel hedefi bir problemi çözmek, bir hayali gerçekleştirmektir. Bunun kendi içindeki heyecanı, hataları ve doğruları ile süreci ilerletir. Bu sürecin doğal sonucu istihdam olarak ortaya çıkar. Ancak politika yapıcılar ve uzmanlar doğrudan istihdam yaratma yoluna giderlerse büyük bir hataya düşmüş olurlar.

2 “Vergi avantajları girişimcileri daha çok motive eder” tuzağı:

İlk bakışta gayet mantıklı gelmesine rağmen, yine yanlış odaklardan bahsediyoruz. Eğer böyle olsaydı Türkiye’nin devletin verdiği mali avantajlar açısından birçok ülkeden daha iyi durumda olduğunu biliyoruz. Ancak bunun çıktılarını göremiyoruz. Yani iş vergi avantajlarını arttırmak, özel kanunlar çıkarmak ve daha başka yeni mali paketler getirmekle olmuyor. Vergi avantajları girişimlerin sadece avantaj olan bölgede kanuni şirket kuruluşunu yaparak oradaki yerleri boş bırakması anlamına geliyor. Türkiye’nin en popüler teknoparklarına gidin bir bakın, bir kaç başarılı örnek dışında çoğunda bir sürü bina olmasına rağmen boş olduğunu göreceksiniz, daha büyük şok ise madem boş dur burada bir girişimimizi değerlendirelim dediğinizde hiç bir yerin boş olmadığı sürprizi ile karşılaşacaksınız. Yani teknopark gibi oluşumların çoğu dolu ama boş… Amaç iyi birer girişim yaratmak değil, vergi ve diğer avantajlardan daha çok faydalanmak şeklinde olmuş.

3 “Ucuz ofis ve altyapı sağlarsak girişimler artar” tuzağı:

Girişimilere yüksek hızlı internet bağlantısı, güzel bir ofis, iyi havalandırma, kahve çay yapan bir makine verilirse daha çok girişimin çekilebileceği düşüncesi yine mantıklı gözükmesine rağmen işin özünden çok uzaktadır. Ancak bu kadar fiziksel imkânlara çoğu ölü olan yatırımlar yapmak yerine, etkileşimi sağlayacak uzmanlar, yatırım yapacak yatırımcılar, müşteri bulacak CEO’lar, yönlendirme yapacak mentorlar ve herkesin bir araya gelmesini sağlayacak etkinliklere bütçe ayrılması çok daha doğru olacaktır.

4 “Yatırımcı organizasyonu kuralım, girişimciler yatırım alır” tuzağı:

Özellikle Türkiye’de girişimcilerin kendilerinin en çok belirttiği problem sermaye eksiği olduğu için mali yatırım ve yatırım desteklerine çok büyük önem veriliyor. O kadar çok önem veriliyor ki bunlar olduğu zaman harika girişimlerin ortaya çıkacağını ve dünya çapında Türkiye’nin yerinin değişeceğine inanıyoruz. Girişimler için sermaye desteği elbette büyük önem arz ediyor ancak yatırım yapacak olan bireyler ve kurumlar eskilerin sözü ile “babalarının hayrına” yatırım yapmıyorlar. Onlara birbirinden zeki ve tutkulu mühendisler, işini bilen tasarımcılar ve iş geliştiriciler sunmak, projeyi doğru şekilde yönlendirmek ve ticarileşmesine yardımcı olmayı sağlayacak bağlantıları oluşturmak çok daha büyük önem taşımaktadır.

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like