Müzik dinlemek hayatınızda önemli ve vazgeçilmez mi? Cevabınız evet ise, yerinize rahatça oturun, arkanıza yaslanın ve dergimizin ilk sayısında bambaşka dünyalara girmeye hazır olun. İsmim Hakan Cezayirli, ülkemizin en büyük hifi ve müzik konulu web sitesi Stereo Mecmuası’nın editörüyüm.
Sizlere müzik dinlemenin şimdiye kadar hiç keşfetmediğiniz bir yönünü anlatmaya çalışacağım bu yazımda.
Müzik dinlemek aslında ucu çok açık bir kavram. İşe giderken radyonuzda, evinizde iş yaparken müzik kanallarından bir tanesinde veya bilgisayarınızda hatta cep telefonunuzda bile müzik dinleyebilirsiniz. Ancak müziği kaydedildiği şekline yakın bir şekilde dinlemek isterseniz, o zaman odyofillerin dünyasına doğru yelken açmışsınız demektir.
Odyofil, müziği aslına en uygun şekilde dinlemeye çalışan kişileri tanımlayan bir terim. Tabii ki yazıldığı kadar kolay olmayan bir şeyi aradığımızı bilmeniz gerekir. Ancak elimizdeki imkanlarla ve biraz bilgi ile çok makul fiyatlara müziğin o büyülü dünyasına girebiliriz. Günümüzde müzik dinleyebileceğimiz birbirinden çok farklı araçlarımız var. Compact Disc’ler (CD) kayıplı kayıpsız bir çok dijital format (MP3, FLAC ve daha niceleri) ve tabii ki plaklar. Aslında listeye eski dostlarımız kasetleri bile eklememiz mümkün.
Gramofonlar ve Taş Plaklar
Plak olarak anılabilecek erken dönem ürünler 19. yüzyılın sonunda ortaya çıkmaya başlar. İlk dönemlerde çok farklı malzemeler kullanılarak üretilen plaklar aynı yüzyılın sonlarına doğru belli standartlara ulaşmaya başlar. İlk üretimler belli oranlarda shellac, sunta kesiminden kalan tozlar yani kısaca sunta tozu ve ambalaj kağıtlarının ve mukavva üretiminde kullanılan kağıt ve pamuk bileşenlerinde oluşurdu. Bu karışıma bir miktar yağlama malzemesi olarak balmumu eklenir. Balmumu, shellac ile karıştığında tüm malzemeleri bir arada tutabilir hale gelmekte hemde plakların üzerinde pürüzsüz ve yeteri kadar kaygan bir yüzey oluşturur. Shellac malzemesi ise Türkçe karşılığı olmayan bir terim. Çok kısaca anlatmak gerekirse Coccoidea ailesindeki böceklerin dişilerinin özellikle Muson ikliminin hüküm sürdüğü Hindistan ve Tayland gibi ülkelerdeki geniş orman alanlarında ürettikleri ve ağaçlarda sakladıkları bir reçine türüdür.. Shellac reçinesi yapılacak işe göre farklı alkol karışımları ile işlemden geçirilerek sıvılaştırılır. Shellac uzun yıllar boyunca luthier’ler (müzik enstrümanı üreten kişiler) ve mobilya cilacıları için vazgeçilmez bir yardımcı üretim malzemesi olmuştur. İşte bu malzeme plak üretiminde uzun yıllar boyunca kullanılmıştır. Zaten bizim taş plak dediğimiz şey, aslında Shellac plaklardır.
Plakların üretim teknolojisi geliştikçe plakları çalan cihazlar da değişiyordu. Taş plaklar döneminde evlerin baş köşelerinde gramofonlar vardı.
Modern Plaklar
Üretimin ilk yıllarında plak çapı 7 inç olarak yapılmaktaydı. 1910 yılından itibaren yeni karışımların ortaya çıkması ile daha geniş çaplı plaklar yapılmaya başlandı. Bu plaklar sadece üç dakikalık (o dönemde standartlaşmamış 78 devir hızında) kayıt içerdiklerinden, özellikle klasik müzik kayıtlarında yetersiz kaldıklarından 12 inçlik plaklar ortaya çıktı. Bu plaklar ise her yüzünde yaklaşık 5 dakikalık (o dönemde standartlaşmamış 78 devir hızında) kayıt içeriyorlardı. Bu dönemde ortada bir karışıklık vardı. Sonunda dönemin en büyük plak şirketi Victor firması 10 inç boyutundaki plağı 78 devir hızında çalmayı standartlaştırdı. Sonuçta 3 dakikalık kayıt süresi teknoloji standartı haline geldi. Victor firması ayrıca 12 inçlik plaklar da üretmeye başladı. 20. yüzyılın başından 45 devirlik plakların ortaya çıkmasına kadar geçen zaman içerisinde 78 devir hızı standartlaştı. 1950 yılına kadar süren bu durum 1954’de tüm plak şirketlerinin (aslında büyüklerin demeliyiz çünkü bazı küçük şirketler 1960’lara kadar farklı devir arayışlarını sürdürdüler) tam anlamıyla 45 devir standardına geçmesi ile 78 devir dönemi kapandı. Tabii bu dönemin çok kısa bir süre sonrasında 33 devir standardı da ortaya çıkmıştı. 1950 döneminde plak malzemesi de değişti tabii ki, artık plastik malzeme kullanılmaya başlanmıştı.
II. Dünya Savaşı’nın Ardından Evde Müzik Keyfi
Pikaplar, lambalı radyolar ve müzik setleri 2. Dünya savaşının ardından evlerin salonlarındaki en önemli eğlence haline gelmişti. Plaklar ise bu eğlencenin merkezine oturmuştu. ABD’de 1950’lerin başından itibaren Avrupa’da ise 1950’lerin sonlarında pikaplar o kadar popüler hale gelmişti ki otomobillerde kullanabileceğiniz pikaplar bile üretilmeye başlanmıştı. Tabii Jukebox’ları unutmayalım. O rengarenk ışıklı kocaman dolaplar hemen her yerde baş köşedeydi. Günümüzde sadece filmlerde görebileceğinizi zannetmeyin onları. Bugün hala üretiliyor ve satılıyorlar.
Pikaplar ülkemizde 1970’lerle birlikte evlerdeki yerlerini daha sağlam şekilde aldılar. Özellikle 1970’lerde Türkiye’de yerleşik NATO çalışanları, yurt dışında çalışan Türklerin getirdiği plak ve pikaplar sayesinde ciddi bir hareketlilik başladı. İzmirliler geçmişte bit pazarı tabir ettiğimiz çarşılarda nasıl bir cihaz zenginliği yaşandığını sanırım unutmamışlarıdır.
CD’lerin Ortaya Çıkması
Sony ilk CD çaları olan CDP-101’i 1982 yılında piyasaya sürdüğünde hem müzik endüstrisi hem de büyük elektronik firmaları, gelecek 20 yılda her şeyin değişeceğini biliyordu. Kaset teknolojisi çok kolay şekilde müziğin kopyalanmasına izin veriyordu ve tüm sektörün para kazanabilmesi için yeni bir medya ve cihaza ihtiyaç vardı. 1980’lerin ortasından itibaren CD büyük popülerlik kazandı. Ancak CD’lerin de yenilmesi uzun sürmedi. Bilgisayarlarımızda çok basit işlemlerle oluşturulan dijital kopyalar hayatın bir gerçeği haline geldiler. Evet CD’ler günümüzde ses kalitesi en yüksek medyadan bir tanesi ancak geçmişten gelen bir formatı halen geçebilmiş değil; plaklar.
Bit Pazarlarına Nur Yağıyor
CD popüler olunca insanlar hemen her teknolojik devrimin arkasından olduğu gibi eski cihazlarını yok pahasına elden çıkartmaya başladılar. Ülkemizde bu geçiş çok hızlı olmuştur. Ancak hemen herkesin unuttuğu bir şey vardı; “Bugün ilk baskı bir Beatles plağı bazen binlerce dolara alıcı bulurken bir CD’nin ilk baskı olup olmadığına kimse dönüp bakmaz” Plak koleksiyoncuları bu dönemlerde bit pazarlarından plak toplamanın zevkine vardılar. İtiraf edeyim bunlardan bir tanesi de benim…
Ses Kalitesinin Peşinde
CD’lerin çok popüler hale gelmesinin ardından ortaya bazı problemler çıkmaya başladı. Evet kullanımı çok kolaydı ancak ses doğal değildi. Evlerden yok pahasına apar topar atılan plaklardaki keyif CD’lerde bir türlü alınamıyordu. Bilimsel olarak ele alındığında CD’nin standartlarını belirleyen sınırlar müziğin bir bölümünün kesintiye uğramasına sebep olur. Bu kesinti teorik olarak kulağın duymadığı sınırlarda olsa bile müzikte harmonikler dediğimiz kavram nedeniyle duyulmasalar da bu onların hissedilmesine engel değildir. Bu bir uyanışın habercisiydi. Odyofiller ve müzikten keyif almak isteyen herkes pikaplara ve plaklara yönelmeye başladılar. Bu yeni bir dönemin başlangıcıydı.
Pikaplar Geri Dönüyor
Pikaplar baş rolü kaybettiklerinde bile gelişmeye devam ettiler. Modern teknolojinin desteğini de arkalarına alarak ana şaşi, motor, kol, plato ve iğnelerde yaşanan gelişmeler de pikapları çok daha modern hale getirdi. Günümüzde tanıştığımız pikapların çoğu altın devir diye tabir edilen 1970’lerde ortaya çıkan fikirlere dayansa da bugün artık giriş seviyesinde aldığımız ekonomik ürünlerde bile geçmişe nazaran çok daha kaliteli ses elde etmek mümkün. Tabii bu gelişmelerin sonunda da günümüzde hemen hiçbir kaynak cihazın ulaşamayacağı bir ses kalitesine yükseldiler.
Plak Bulabilir miyim?
Bugün ülkemizde hem plak hem de pikap bulmak hiç sorun değil. Büyük müzik marketlerin raflarından, butik elektronik firmalarına kadar hemen her yerde geçmişte dinlediğiniz albümlerin plaklarını bulabileceğiniz gibi yeni basılan albümlerin bir çoğunun plakları da basılıyor. Plaklar popüler hale geldikçe fiyatları da yavaş yavaş düşüyor. Bu büyülü dünyanın kapılarını aralamak sizin elinizde. Denemeye ne dersiniz?
Hakan Cezayirli
info (at) stereomecmuasi.com***
Genel Yayın Yönetmeni/İmtiyaz Sahibi