39 Yıldır Balçova’da saatçilik yapıyor

1974’ten beri Balçova’da, aynı iş yerinde faaliyet gösteren Eskin Saat, İzmir’in en eski saatçilerinden.

Gelişen teknoloji ve değişen alışveriş kültürü, birçok meslek dalı gibi saatçilik mesleğini de olumsuz yönde etkiliyor.

 

Günlük yaşantımızın vazgeçilmez aksesuarlarından olan saatler çok değişti. Teknolojik yapıları nedeni ile birçoğunun tamiri olmuyor. Eskiden ihtiyaç duyulduğunda sadece saatçilerde bulunurken, artık İnternetten, AVM’lerden ve hatta pazar tezgâhlarından bile saat alınabiliyor.

17 Haziran 1974’ten beri Balçova’da, aynı iş yerinde faaliyet gösteren Eskin Saat, İzmir’in en eski saatçilerinden birisi. Yaklaşık 40 yıl önce Serdar Eskin tarafından kurulan işyerini, 2006 yılında babasının vefatıyla, oğlu Serkan Eskin çalıştırmaya başlamış. 40 yıllık başarının sırrını, güler yüzlü hizmete ve ustalığa bağlayan Serkan Eskin’le çok sevdiği mesleği hakkında konuştuk. Eskin, saat ve saatçilik hakkında şunları söyledi;

ara_eskin.jpg

Saat, sadece zamanı öğrenmek için kullandığımız bir araç değildir. Çoğu zaman aksesuar olarak gördüğümüz, hayata bakışımızı ve sosyal statümüzü de yansıttığımız, vazgeçilmez bir tutkudur. Onun da modası vardır. Kıyafetlere ve gidilecek ortamlara göre farklı renk ve modeller tercih edilir. Birçok aksesuarda olduğu gibi, saat konusunda da çok sayıda tutkun vardır. Bazıları koleksiyon yapar, bazıları da manevi değeri nedeni ile özenle saklar. Ev ve iş yerlerimizin de aksesuarlarındandır. Eskiden çok yaygın olan, guguk kuşlu ve sarkaçlı modeller, hâlen bazı evlerin duvarlarını süslemektedir. Duvar saatleri, şirketlerin promosyon olarak seçtiği başlıca ürünlerdendir.

Yeni teknolojiyle üretilen saatler görsel zenginlik ve yüksek teknolojinin getirdiği birçok avantaja sahiptirler. Hassaslık, su geçirmezlik ve dayanıklılık ile birlikte seri üretildikleri için el işçiliği ile yapılan eski saatlere göre daha uygun fiyatlıdırlar. Gelişen teknolojiyle üretilen saatlerin birçok avantajı olsa da el işçiliği ile üretilen saatlerdeki estetik ve duygu maalesef artık yok. Geçmiş yıllarda büyüklerimizin kullanmaktan vazgeçemediği “Bim-Bom’lu Saat” olarak adlandırılan İsviçre modeli duvar saatlerine ya da dedelerimizin ceplerinde bir inci kutusu gibi özenle koruduğu cep saatlerine maalesef artık rastlayamıyoruz.

Teknoloji saate girene kadar işlerimiz daha iyiydi. Saat tamir etmeye yetişemezdik. Elektronik saatler çıktıktan sonra, kurmalı saatlere ilgi kalmadı. Pilli saatlerin albenisi ve modeli çok fazla, fakat yapısal özelliklerinden dolayı birçoğunun tamiri olmuyor.  Bu durum, saat tamirciliği mesleğini, kaybolan meslekler gurubuna sokmaya başlamıştır. Ayrıca cep telefonlarının yaygınlaşması da saat kullanımını azaltan bir unsurdur. Eskiden insanlar birbirlerine saati sorarlardı, çünkü herkeste saat olmazdı. Ama artık, cep telefonlarında, arabaların radyosunda, televizyon ekranlarında, bilgisayarlarda ve hatta buzdolaplarında bile saat var.  Ayrıca saat almak istendiğinde, eskiden olduğu gibi ille de saatçiye gitmek gerekmiyor. Birçok satış noktasından almak mümkün. Bu nedenlerle mesleğimiz giderek zorlanıyor.

Serkan Eskin, saat kullanıcılarını da uyarıyor;

Saat, saatçilerden alınmalıdır. Branşı saatçilik olmayan birçok iş yeri saat satıyor. Oysa bazı ürünlerde olduğu gibi, saat konusunda da çok sayıda tüketici şikayeti ile karşılaşılmaktadır. Hurda metallerle yapılmış kol saatleri, hızla oksitlenerek korozyona uğramakta ve ciltte önemli rahatsızlıklara neden olabilmektedir. Ayrıca piyasada çok sayıda taklit saat bulunmaktadır. Özellikle İnternet yolu ile yapılan alışverişlerde taklit saatler açısından dikkatli olunmalıdır. Bu yolla alınan saatlerin iade süreçleri uzun olduğundan, birçok tüketici iade etmekten vazgeçmekte ve mağduriyetlerini kabullenmektedir. Oysa saatçilerden alışveriş yapan tüketiciler, saatlerini hem daha uygun fiyatla alırlar, hem de mağdur olmazlar.

 

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like
Devamını oku...

Mimarlık

Bir üst ölçek canlısı olarak dünya Bir çeşit canlının üzerinde yaşadığımızın farkında mıyız? Biz, dünyayız. Daha doğrusu, dünyayı…