Her hafta gelsem bıkmam İzmir’den…

İzmir’e belli aralıklarla gelebiliyorum. Yazları zaten mutlaka Çeşme’miz, Alaçatı’mız oluyor. Ara sıra da biraz daha büyük konserlere ve özel organizasyonlara geliyoruz. Aslına bakarsanız her hafta gelsem bıkmam. İzmir’den bıkılmaz.

Yılbaşı kapağımıza konuk olan Su Soley’e müzik ve özel yaşamı ile ilgili en çok merak edilenleri sorduk.

Su Soley’in müzik yolculuğu nasıl başladı?

Evden başlıyor aslında her şey. Büyüme çağımda evimizde müzik hep yoğun bir şekilde vardı. Evde radyo, kaset veya plaktan neredeyse her zaman bir müzik sesi gelirdi. Hem de geniş bir yelpazede; klasik, pop, r&b, soul, halk müziği gibi pek çok farklı türde…Ayrıca sıklıkla ailem ve arkadaşları da yemek sonrası oturmalarında ut, keman, bağlama gibi enstrümanlarla çalıp söyleyerek müziğe olan ilgimize katkıda bulunmuşlardı bence. Ben de meraklıydım. Karışık kaset çağımızda, radyolardan kasete çekip de tekrar tekrar dinleyerek sözlerini çıkarmaya çalıştığım şarkı çoktur. Aynı yıllarda gitar ve davul gibi enstrümanlara da merak salarak derslerini aldım ve melodi ve ritim üzerine bakış açılarım genişledi. Kendi kendime mırıldanmak dışında şarkı söyleme kısmıyla pek ilgili olmamış, çok eğilmemiştim aslında. Tanıdığımız çokça insanın da olduğu bir yemekli eğlence organizasyonunda, arkadaşlarımın adeta ittirmesiyle, neredeyse ilk defa mikrofon başına geçişime kadar da profesyonel olarak eğilmemiştim. Devamı artık bu işten kendimi alamamak oldu aslında. Başka fırsatlar kovalayıp şan dersleri alıp sahneye çıkmak için odaklanmaya başladım ve işte buradayız.

Ankara’dan İstanbul’a geçişiniz nasıl oldu?

Çok planlı oldu.2000 senesinde Ankara’da sahne almaya başladım. ODTÜ’den 2005 yılında mezun olduktan sonra, küçük yaşlardan beri süregelen hayalimi hayata geçirmek için konservatuvar eğitimi alma fikrime konsantre oldum. Hali hazırda bir süredir sahne alıyordum ve şansımı İstanbul’da da denemek istiyordum. Fakat, bir yandan da İstanbul’a elimi kolumu sallayarak gelmek istemiyordum. Konservatuvar ’da eğitim alma fikri tüm taşları yerine oturttu. Hazır bir sosyal yapının, bir çatının altında olabilmek, bu tip durumlarda, hep çok makul sonuçlar doğurur. ODTÜ’yü bitirdikten sonraki sene konservatuvar sınavlarına girmeye karar verdim. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikal Tiyatro Oyunculuğu’nu kazandım ve taşlar yerine oturdu. İhtiyacım olduğunu düşündüğüm sistemi bulmuş gibiydim ve kendimi İstanbul’a attım. Başlarda çok yorucu ve zordu. Okulum vardı, işim yoktu ve tabii ki İstanbul’da yaşayabilmek için masraf çoktu. Ailemin desteği beni ayakta tuttu ve piyasada tutununcaya kadar da devam etti.

Lisanslı milli sporcu olduğunuzu biliyoruz. Sporun yeri nedir hayatınızda?

Temelinde duruyor. Egzersiz yapmadan kafam pek de rahat etmiyor. Paten ve longboard kayıyorum. Snowboard yapıyorum, havuz-deniz bulduğumda yüzüyorum, tenis oynuyorum. Zaman geçtikçe yeni sporlara merak salıyorum ve fırsat bulduğumda öğrenmeye çalışıyorum. Evde kendi vücut ağırlığımla yaptığım çalışmalar zaten belli bir düzende devam ediyor. Tabi biraz çocukluktan da gelen alışkanlıklarla oluyor bütün bunlar. Çok uzun bir süre hayatım antrenmanlarla geçti. Ev-havuz-okul-havuz-ev; uzun yıllar boyunca günlerim bundan ibaretti. Ortaokulda sabah antrenman yapar ilk derse öyle giderdim; kış vakti saçımdan sular damlayarak derse birkaç defa geç girdiğimde bile öğretmenlerim ses etmezdi, çünkü; herkesin gözünden uyku akarken ben metabolizması, uykusu, zihni ve gözleri açılmış olarak dahil olurdum. Şu an böyle övüne övüne anlattığıma bakmayın, o zaman çok zor gelirdi. Sabah 05:30’da kalkıp, hızlıca hazırlanıp çıkardım. Canım annem havuza götürür, bırakırdı. Çıkışta da elinde bir tostla karşılar okula bırakır ve işine giderdi. Müsabakalara girmeye başladığımda annem de babam da kardeşim de beni hiç yalnız bırakmadılar. Uzun yıllar lisanslı olarak spor yaptım ve şu andaki zorlu ve yorucu düzenimi bir şekilde yürütebilmemde büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Fakat ailem bu kadar destek olmasa,kendi kendime sporun bu kadar üstüne gider miydim emin değilim.

Program takviminiz belli mi, nerelerde sahne alıyorsunuz?

Yoğun bir takvimimiz var. Her zaman olduğu gibi kış dönemi yine çoğunlukla İstanbul’dayız. Her hafta sabit sahne aldığımız mekanlarımız var. Yaz döneminde İstanbul sahnelerimiz devam etmekle birlikte, Ege kıyılarının ağırlıklı olduğu pek çok konser ve özel organizasyonda sahne alıyoruz.

Ajda Pekkan, Teoman, Yalın gibi sanatçılara vokal yaptınız, bu sizi nasıl besledi?

Çok önemli isimler, çok önemli ve büyük projeler… Her bir isim kendine has bir güzellik ve düzen barındırıyor. Her bir projede apayrı deneyimler edinip, bambaşka anılarla bambaşka öğretiler biriktirdim. Dev gibi sahnelere, dev gibi şovlara dahil olup, kendi büyük projelerimi yapmadan önce işin özünün farklı taraflarını, acısıyla tatlısıyla yaşamak büyük bir imkân. Hangi işi yaparsanız yapın sektörünüzün en büyüklerinin yanında staj yapmak gibi biraz. Her birine bana kattıkları için minnettarım.

Ajda Pekkan malum süper star unvanı almış bir sanatçı. Onun gibi bir otoriteyle çalışmak stresli miydi?

Aslında bizim sektörde stres her an var. Dinleyicilere, izleyicilere yansıyan kısmı madalyonun sadece bir yüzü. İşimiz gereği, genelde, sanki her anımız müthiş eğlenceli ve mutlu bir parti havasında geçiyormuş gibi bir algı oluşabiliyor. Fakat sahne gerisinde ve hazırlıklar esnasında uğraştığımız sıkıntılar pek çok sektöre göre çok daha zorlayıcı. Bu detayı bir kenara ayıralım. Bunun yanında, her işte olduğu gibi, proje büyüdükçe sorumluluğu da arttığı için tabii ki stresi de artıyor. Ajda Pekkan çok büyük bir isim ve çok büyük bir projenin başı. Ülkemizde, popüler müzik kültüründe, temsil ettiği değerler de aynı ölçüde çok büyük. Bir ismin projesine dahil olmak o kişinin kurduğu düzene dahil olmayı gerektirir. Herkesin sistemi de hep çok kendine hastır. Ajda Hanım’la 3 senem geçti. İlk tanıştığım günden itibaren disiplin anlayışını algılamış ve çok etkilenmiştim. Buradaki kastım ekibine karşı tavrı değil, kendine karşı tutumu. İşine, temsil ettiği isme ve değerlere, kendine, vücuduna, sesine saygısı şahsen kariyerimde bana yol gösteren detaylar arasında. Şan dersleri, sahne öncesi mutlaka kardiyo yapıp ter atması gibi pek çok örnek alınası detaya kendisinde şahit oldum. Çok değerli bilgiler ve görgüler benim için. İç disiplini tabii ki ekibinden beklentilerine de yansıyordu. Uyulması gereken bir sistem vardı. Sorumluluğu da büyük olduğu içinstresliydi ama her anına da değerdi.

Sosyal medya ile aranız nasıl?

Fena değil. Çoğunlukla Instagram kullanıyorum. Tatlı tatlı ailemi, arkadaşlarımı, eşimi-dostumu takip ediyorum. Çok yoğun kullanmıyorum. Sosyal medya biraz ilgi bekliyor. Benim paylaşımlarım ise çok kafama göre; canım istedikçe ve içimden gelirse paylaşım yapıyorum.

Instagram dışındaki sosyal ağlardada ekibim tarafından yönetilen hesaplarım var.

İstanbul’da bir gününüz nasıl geçiyor?

Sabah çok erken kalkıp sade Türk kahvesi üstüne spor yapıyorum. Sonrasında kendime gelip, şirketle ilgili işlerle ilgilenip yapımcılık kısmını yürütüyorum; malum kendim hariç iki sanatçım daha var SoleyTunes’da, her gün mutlaka ilgilenmem gereken bir sürü iş oluyor. Konser olan günler akşam üstü kısa bir uyku uyumaya çalışıyorum. Sonrasında uyanıp, duş-saç-makyaj-kostüm hazırlığını tamamlayıp konser mekanına geçiyorum. Konser yok ise genellikle ya stüdyoda kaydım oluyor ya da provam. Akşam olunca da pek günü kapatamıyorum. Yemekten sonra da genellikle bilgisayar başındayım. Kendi işini kendin yapınca iş hiç bitmiyor.

Yemek yapıyor musunuz?

Evet. Yemek yapmayı çok severim. Vakit bulamadığım zamanlarda dışarıdan sipariş vermek her zaman keyifli olmayabiliyor. Evde yapılan yemeğin tadı ve duygusu bambaşka ve her zaman çok daha sağlıklı, bereketli ve doyurucu.

İzmir’e gelebiliyor musunuz? İzmir için projeleriniz var mı?

İzmir’e belli aralıklarla gelebiliyorum. Yazları zaten mutlaka Çeşme’miz, Alaçatı’mız oluyor. Ara sıra da biraz daha büyük konserlere ve özel organizasyonlara geliyoruz. Aslına bakarsanız her hafta gelsem bıkmam. İzmir’den bıkılmaz. Türkiye’nin en özel şehirlerinden biri benim için. Yeni tanıştığım kişiler de çoğunlukla beni İzmirli zannediyorlar. Ankaralıyım ve şehrimi çok seviyorum. Fakat İzmirli zannetmeleri de hoşuma gidiyor.

İzmir’e, bu sene yeni bir gelişmeyle, taptaze bir mekânda söylemeye geliyoruz. Aralık’tan itibaren açılışında da birlikte olduğumuz Vokal Plus’ da belli aralıklarla sahne alacağız.

Yani bu sene daha sık görüşebiliriz.

Yeni yıldan beklentiniz nedir?

Yeni yıldan beklentim; tüm insanlık için akıl, fikir, beden ve ruh sağlığı.

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like