Bu ay ki yazı teslimi geldiğinde o kadar zorlandım ki ne yazacağımı bilemedim. Corona ile başlayan sıkıntılı süreç deprem, yangın, sel, çeşitli kaza haberleri, ekonomik sıkıntılar derken güzel haberler almaya hasret kaldık. Bir yandan yaşam devam ederken bir yandan içimiz burkuldu. Ne yazsam acaba dekorasyon mutfak yaşama dair güzel bir yazı olsun istedim. Düşündüm bizi bu hayatta en çok ne mutlu eder? Gezmek, yemek içmek, eğlenmek, sahip olduklarımız? Bence bunların hepsi tüketilebilir şeyler yaşadık bitti… Deyip geçiyoruz. Herkesin mutlu olduğu alanlar tabiki değişir ama değişmeyen tek şey evlat sevgisi diyorum ben… İnsanın karşılıksız malını mülkünü canını tüm sevgisini verebileceği tek varlık çocuğudur. Beni en çok üzen, en çok mutlu eden yegâne varlıklar onlar. Sevgili Narlıdere Life ailesinin bana ayırdığı bu sayfalarda ben kafama göre takılıyorum biliyorsunuz! Bazen koltuk bazen avize bazen kahve bazen yastık yazdım ama bu ay içimden dekorasyon süs püs ki çok severim herkes bilir… Ama yok içimden gelmedi bu ay konumuz: en değerli varlıklarımız çocuklarımız.
Ben 4 kardeş sevgi dolu bir ailede yetişmiş evin en büyük ablasıyım. Babamız kardeşliğin önemini anlata anlata büyüttü bizi. Küçük her zaman büyüğe saygılı büyük her zaman küçüğe sevgili olurdu arada savaşlar boğuşmalar olurdu tabi ama kalabalık ve çocuk sesiyle büyüdüm ben. En küçük kardeşim ile aramda 15 yaş var kızım ile onun arasında ise 8 yaş yani biz çocuklu şenlikli bir aileyiz çocuk sesi en güzel müzikten hoş gelir bize şu anda 7 torunlu anneanne evinde çığlık çığlığa mutlu oluruz biz. 1990 yılında Çocuk Gelişimi ve Eğitimi bölümünden mezun oldum 15 yıl mesleğimi çok severek yaptım. Şimdi koskocaman meslek sahibi çoluk çocuk sahibi öğrencilerim var. Onları gördüğümde içimdeki mutluluğu anlatamam. Eteğimden ayrılmayan canların karşımda yetişkin bireyler olmasının verdiği haz inanılmaz.
Bir Selim’im var şimdi… Kardeşimin minik oğlu… Bu aralar tutkum oldu. Kardeşime rahat yok; durmadan arıyorum. İnanın ona sarıldığımda bütün bu yaşadığımız olumsuzluklar bir an olsun bitiyor.
Evet, en değerli varlıklarımız ve bizim elimizde yoğurduğumuz şekil verdiğimiz, bir heykeltıraş gibi işlediğimiz çocuklarımız. Çocuk ailenin aynasıdır. Bu sözü herkes bilir. Bilir bilmesine de, millet olarak hep kendimizi beğendiğimiz için çocuklara örnek olurken de buna dikkat etmeyiz. Sonra mı? Çocuklarından şikâyet eden, yana yıkıla dertlenen ebeveynler. Hâlbuki bu çocukları biz bu hale getirdik. Orman yangınlarını çıkaran, çarpık kentleşme sonucu selde yıkılan binaları yapan biziz. Tabi ki yangında yardıma koşan, işini düzgün yapan duyarlı insanlar istisnalar. Biz neysek gelecek nesil de o… Ve inanın onlar daha donanımlı oldukları için bizim yaptığımız iyi ve kötü şeylerin çok daha üstünü yapabilirler. Lütfen çocuklarımızı yetiştirirken öz değerlerimizi unutmadan, gelenek ve göreneklerimizi pas geçmeden, vatana millete Atatürk’e yakışır gençlik yetiştirelim. Bencil sadece kendi için yaşayan insanlar olduğu sürece toplumca bu felaketleri yaşamaya devam edeceğiz.
Tek başına sağlıklı, mutlu, zengin vb. olmamız hiç bir işe yaramaz. Mutlu, huzurlu bir gelecek için orman yakmayan insan, çarpık kentleşme yapmayan müteahhit, dürüst iş insanı, dürüst doktor, avukat, garson, kuaför, temizlik işçisi, bahçıvan, mühendis yetiştirelim.
Bu dünya bizim ve başka bir dünyamız yok.