Ayşegül Yeşilnil: “Eğer hayata dair söyleyeceğiniz bir şeyler varsa, çekmiş olduğunuz bir fotoğraf bir şarkı sözü yazdırabilir size.”

Konuğumuz, özellikle unesco tarafından sanatlarına büyük ilgi gösterilen, ödüllendirilen Ayşegül Yeşilnil. Ayşegül Hanım ile yaşadıkları, sanata dair hayalleri, gerçekleri ve daha birçok şeyi konuştuk.

Öncelikle 35 yıl sonra şehriniz İzmir’e hoş geldiniz! Neresinde yaşıyor ve neler yapıyorsunuz?

Hoş bulduk… 35 yıl İstanbul’da yaşadıktan sonra, İzmir’imize kesin dönüş yaptık. Urla İskelesinde yaşıyoruz. Özel sanat eğitimi veriyoruz. 50. Sanat yılını kutlayan eşim Nezih Yeşilnil İKSV (İstanbul Kültür Sanat Vakfı) Yasam Boyu Başarı Ödülü sahibi oldu. Bu zarif ve anlamlı ödül ise onca yıl verilen emeklerin vefasını temsil ediyordu. İstanbul, sahne aldığımız muhteşem bir saygı duruşu konseri ve tören ile bizleri uğurladı. Geçtiğimiz günlerde AASKM (Ahmet Adnan Saygun Kültür Merkezi) salonunda, dönüşümüzden sonraki ilk caz konserimizi gerçekleştirdik. “Bora’yı Anma Konseri”, Trafik yasalarının düzenlenmesine dikkat çekmek isteyen özel, çok anlamlı bir konser oldu. Bir yandan bana her zaman ilham veren Urla İskele’de resimlerimi üretmeye devam ediyorum. Birkaç aydır yepyeni bir seri doğmaya başladı. “Tanrıçalar”

Müzik serüveniniz nasıl başladı ve gelişti? Hangi okullarda okudunuz?

Sanırım doğmadan önce başladı. Müzisyen bir ailem vardı. Annem muazzam şarkı söylerdi. Puccini, Cole Porter, vb. önemli müzisyenleri çalan ve söyleyen bir ailede doğmak benim için büyük şanstı. Ailemizde herkes bir enstrüman çalardı. Onların güzel sesleriyle büyüdüm. 2.5 yaşında caz şarkıları söylermişim. Bu seslerin kaydedilmiş olmaları ise en büyük şans. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Resim Bölümü – Tekstil Tasarımı Ana Sanat Dalında öğrenci iken, Müzikoloji bölümünün çok sesli korosundaydım. Ve sonrasında caz müzisyeni ve benim de eğitmenim olan Nezih Yeşilnil ile evlendikten sonra yoğun olarak caz müziğinin yorumlandığı bir dünya içerisine girdim. Nükhet Ruacan’dan şan eğitimi aldım. 1987 yılından itibaren, ülkemizin önde gelen caz müzisyenleriyle birlikte, profesyonel olarak caz söylemeye başladım. Birçok konser, caz kulübü ve uluslararası festival etkinlikleri gerçekleştirdim.

Caz sanatçısı ve Ressamsınız. Ülkemizi uluslararası platformlarda temsil eden bir sanat elçisisiniz. Her iki mesleği profesyonel olarak yapan dünyadaki ender insanlardansınız. Gelişim süreci ve başarı sırrınızı nasıl açıklıyorsunuz?

Gelişimin sürekliliğinin önemine inanıyorum. Bilgi çok değerli… Öğrenmek, üretmek ve bunu paylaşmak muhteşem! Başarının sırrına gelince, “yapmaktan en büyük mutluluk duyduğunuz her ne ise onu yapmak” olduğunu düşünüyorum. Severek, elbette çok çalışarak ve çok emek vererek yapıldığında, başarı zaten gelir. Yaşamınızdaki, insanların manevi desteği de çok önemli. Kalbinizden çıkanlar içtenlik, hakikilik ve tevazu yüklü ise diğer kalplere doğrudan ulaşır. Tevazu ise yetkinlik ile beraber büyür. Aslolan, özümüze yapacağımız içsel yolculuktur. Ve ego anlamındaki “ben” değil gerçek “ben” ile tanışmak ve onu “biz”e dönüştürmemiz halidir. 

İlk Üniversite mezunu moda tasarımcısı olmanız aslında ülkemizde moda tarihi ile ilgili çok özel bir durum. Moda tasarımı eğitimini ilk bitiren öğrenci olarak başladığınız dönemle bugün moda tasarımının geldiğiniz noktayı değerlendirirseniz, neler söylersiniz?

Çok özel bir eğitim oldu çünkü tek başıma okudum. Benden sonraki yıllarda bu sayı arttı. Hocalarımın ilk göz ağrısı idim. Ve bana bütün bilgilerini yüklediler. Eğitimimi stil yaratmak üzerine aldım. Koleksiyonlarım yurtdışında büyük ilgi görüyor. Çünkü ortaya çıkan her ne ise bu tasarım, resim ya da müzik olabilir, kendiniz olduğunuz zaman birisini taklit etmeyi değil kendinizi ifade etmeyi seçtiğiniz zaman, yaptığınız sanattır. Sergi için resim yapmadığım gibi tasarımlarımı da bir şirketin yönlendirmesiyle yapmamayı seçiyorum. Çünkü özgürlüğün kısıtlandığı yerde sanat biter. İşte bu yüzden her zaman özgür çalışmayı seçtim. Bu yüzden en özgür müzik olan caz müziğine gönül verdim.

Dünya sanatının zirve ismi olan, UNESCO A.I.A.P. Dünya Başkanı Rosa Maria Burillo Velasco sizin hakkınızda çok güzel ve bir o kadar da anlamlı açıklamalarda bulundu… Önemli mektubu bizimle paylaşır mısınız?

“Ayşegül Yeşilnil, eserleri dünyanın çeşitli galerilerinde yer almış olan uluslararası bir ressam ve caz sanatçısıdır. Mitolojik ve fantastik temalı koleksiyonlarına ilaveten zen ve caz resimleri ile de meşhur olan bir UNESCO, AIAP/UPSD üyesidir. Öncelikli olarak resim, tasarım, fotoğraf ve müzik alanlarında başarılı bir kadın öncü ve kadınların sanattaki rolünün örneğidir. Yeşilnil, çeşitli ödüllere ve uluslararası üne layık olan çok yönlü ve çok başarılı bir kadın; yorulmak bilmez bir işçi, şarkıcı, tasarımcı ve duyarlı bir sanatçıdır. Eserleri, renkle, sıcaklıkla, ritmle ve devinimle dolu tılsımlı bir dille dalgalanarak, tıpkı şarkı söyleyişi gibi bize mutluluk, sihir ve duygusallık vermekte; özünü, kimliğini ve Türk halkının gücünü ve karakterini bizimle paylaşmaktadır. Kendisi, çalışkanlığı, katılımcılığı ve disiplininden dolayı takdir ve takip edilmesi gereken nadide örneklerden biridir. Meksika’dan hayranlık ve sevgi ile.”

Sanatın farklı disiplinleri ile ilgileniyorsunuz bu disiplinler birbirini nasıl etkiliyor, birbirlerine katkıları neler?

Onları ikiz çocuklarım olarak tarif ediyorum. Beraber büyüdüler ve birbirlerini her zaman olumlu anlamda etkilediler, geliştirdiler. Birbirlerine her zaman destek oldular, çoğalttılar. Sahnedeyken modellerim dinleyicilerim oldu. Dinleyiciyken ise sahnedeki müzisyenler ve enstrümanlar… Müzik konulu resimlerimde durum böyle…
Resim yaparken mutlaka ruh durumuma göre müzik dinlerim. Sanat bir bütün… Eğer hayata dair söyleyeceğiniz bir şeyler varsa, çekmiş olduğunuz bir fotoğraf bir şarkı sözü yazdırabilir size… Okuduğunuz yazı bir resim yaptırabilir ya da bir resim bir besteyi beraberinde getirebilir. Böylelikle farklı disiplinlerde kendinizi ifade edebilirsiniz.  Benimde bu noktadaki en büyük şansım hem müziği hem de resmi bir arada yaşıyor ve yorumluyor olmam. Birçok insandan farklı şeyler görüyor, hissediyor ve duyuyorsunuz. Ve bu kendiliğinden oluyor. Yaşadıklarımın ayrıcalığının farkındayım ve bunun için her zaman şükrediyorum. Uzun yıllar jazz resimleri çizidim. Müziği resmettim. Sonra masal-mitoloji  serisi olan ve üniversitelerde ders konusu olarak okutulan “Kutsal 1001 Gece Hayvanları ” geldi. Ve ardından Ayşegül’ün Rüyaları ve Ayşegül’ün Balıkları adlı resimlerim.

“Rüzgâra Şarkılar Söyle” adlı albümünüzden bahseder misiniz?

Saygı ve sevgi her şeyin anahtarı… Biz birbirimizle müzik yapmayı gerçekten de çok seviyoruz. Ahenk çok önemli ve bunu çok çalışma ile pekiştirdiğiniz zaman ortaya mutluluk verici sesler çıkıyor. 1995 yılında tüm sözlerini yazdığım, Nezih Yeşilnil’in  bestelerini ve  düzenlemelerini yaptığı “Rüzgâra Şarkılar Söyle” adlı albümümde Bülent Ortaçgil, Erkan Oğur’un da katıldığı neredeyse bir müzisyen ordusu çaldı, sevdiğimiz herkes. Hala radyolarda çalınıyor. Çok naif ve büyüklere masallar tadında oldu bu şarkılar.


Meksika’da, UNESCO- Uluslararası Ustalık Ödülü’nü kazandınız. Bu çok önemli ödülü ve konferansınızı bizlere paylaşır mısınız?

Yakın geçmişte yaşadıklarım film konusu olacak kadar sıra dışı idi. Bir caz şarkıcısının başına gelebilecek en trajik vakayı yaşadım ve işitme duyumu yitirdikten sonra uzun süren tedaviler sonucu yeniden duymaya başladım. Bunu ise sadece müziğe olan güçlü tutkum, iradem ve inancım ile başardım. Bu zor süreçte ürettiğim resimlerim UNESCO tarafından milyonlarca insan içerisinden seçildi. Ve aldığım davet üzerine “Ayşegül’ün rüyaları” adlı eserlerimle 2009 yılında UNESCO -A.I.A.P ‘ın Meksika -Campeche’de düzenlediği, bir Maya tapınağında gerçekleştirilen, VI. Uluslararası Avrupa ve Amerika Görsel Sanatlar Bienalinde, Türkiye’yi temsil ettim. UNESCO – IAA (Uluslararası Plastik Sanatlar Dernekleri) Dünya Başkanı Rosa Maria Burıllo Velasco tarafından anında İspanyolca çevirisinin yapıldığı “Mucize” (Miracle- Milagro) başlıklı bir konferans verdim. Komite tarafından düzenlenen muazzam bir törenle, “Uluslararası Ustalık Belgesi” takdim edildi. Diğer tablolarımdan oluşan barkovizyon gösterim ve konferansıma, dünya sanatının önde gelen isimleri, akademisyenleri, eleştirmenleri tarafından gösterilen büyük ilgiyi hayatım boyunca unutamayacağım. Muhteşem günlerdi. Ülkeme döndüğümde, Uluslararası Zirve’de “Yeniden Doğuş” başlıklı, konferans ve performanslarım oldu. Bundan başka “Resim ve Müzik ilişkisi” konulu bir konferans verdim.

Caz ve resmi birleştirdiğiniz performansınız olan Uluslararası Dünya Caz Günü’nü ile ilgili açıklama alabilir miyiz sizden?

UNESCO -Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü, Thelonious Monk Caz Enstitüsü, İKSV, Kültür Bakanlığı, Dışisleri Bakanlığı tarafından yapılan organizasyona, Ayşegül & Nezih Yeşilnil Quartet, olarak, ana etkinlik daveti aldık. 30 Nisan 2013 tarihinde Dünya’da 2. kez seçilen platform olan İstanbul’da “2013 Uluslararası Caz Günü – International Jazz Day” kutlamalarında konser verdik. Ve aynı etkinlik çerçevesinde “Caz Resimleri”adlı 20. Kişisel sergim gerçekleşti. Caz konulu tablolarımın önünde konser vermek çok özel ve güzel bir duygu

UNESCO-World Art Day (Dünya Sanat Günü) in nasıl bir organizasyondu ve sizin neler yaptınız?

Meksika’nın Guadalajara kentinde yapılan Dünya Sanat Birlikleri kongresinde 15 Nisan Dünya Sanat Günü oldu. Bu özel gün Leonardo Da Vinci’nin doğum günüdür. 2011 yılında bu öneri UPSD yönetim kurulu kararı ile Başkan Bedri Baykam tarafından sunuldu ve kabul edildi. 15 Nisan 2014 tarihinde, UNESCO – WAD / IAA ( World Art Day) “Dünya Sanat Günü” kutlaması için dünyada ilk kez 9 ülke ile internet bağlantısı kuruldu. UNESCO-AIAP Dünya Başkanı Rosa Maria Burillo Velasco’nun önderliği, Fransız sanatçı Marie Pierre’in düzenlemesi ile gerçekleşen bu önemli organizasyon için Türkiye’den Ayşegül ve Nezih Yeşilnil çifti davet aldı. “Dünya Sanat Günü” için 45 dakikalık bir performans gerçekleştirdik, dünya sanatçılarına mesajlar verdik. Ve katılımlarımızdan dolayı, UNESCO – WAD tarafından verilen diploma ile onurlandırıldık.

11-Ayşegül Hanım, Eserleriniz ülkemizde ve dünyanın farklı ülkelerindeki koleksiyonerlerde bulunuyor. Tablolarınızı koleksiyonuna dâhil etmek isteyen sanatseverler size nasıl ulaşabilirler?

Atölyemi ziyaret edecekler. Çünkü sergilerime koymadığım ya da sosyal medyada paylaşıma sunmadığım resimlerimi sadece atölyemde görebilirler. Bunun için aysegul@yesilnil.com e-posta adresimden doğrudan bağlantı kurabilirler.

Caza gönül verenlere neler tavsiye edersiniz?

Öncelikle müzisyen olsalar da, olmasalar da çok iyi bir dinleyici olmaları, caz müziğinin başlangıcından itibaren neler olup bittiğini bilmeleri, yani bilgi sahibi olmaları, dinlemeye çok emek vermeleri, güncel olan gelişmeleri takip etmeleri şart diyebilirim.

Bildiklerinizi paylaşma, aktarma isteği duyuyor musunuz? Bunun için neler yapıyorsunuz?

Bir hayalimiz var; Nezih hoca ve benim eğitim vereceğimiz mekân hakkında. Sıra dışı bir bina olmalı, sanat öğrenmeyi ve yapmayı kışkırtacak, ruhu olan bahçeli taş bir mekân. Çok sevilecek bir sanat mekânı. İşte o zaman daha çok insanla, birçok bilgiyi seve seve paylaşabiliriz. Bu noktada sanat destekçilerine, yerel yönetimlere de görev düşüyor. Çünkü o kadar çok kullanılmayan, atıl, bomboş duran mekânla dolu ki her yer. Kim bilir belki de bir mucize olur?

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like