Bir tavsiyem var

Bana göre yolda olmak, bir salıncakta delice sallanmak gibidir, karın boşluğunuzda binlerce kelebeğin uçması, boğazınızda düğümlenen yeni heyecanların habercisi demektir…
Yolda olmak insanın kendisiyle kaldığı andır, yeni yaşanacakların yeni anıların arifesidir…
Hal böyle olunca yerinde durmak beyhude geliyor insana…

Bu sayıda İzmir’e yaklaşık 20 dakika uzaklıkta, Urla’da bulunan şahane bir yerden bahsetmek istiyorum…

Urla deyince öğle değerler geliyor ki aklıma; mesela şair, romancı ve yazar Necati Cumalı’nın doğduğu yerdir. Urla’dan beslenerek yazdığı şiirleri, şiir kitapları vardır. 1995/1996 yılları arası Türk Rock Müziğinin en büyük üstatlarından birisi olan şarkıcı, besteci ve söz yazarı Cem Karaca geçmiş Urla’dan.
Ne güzel değerlerdir. Hala İskele’de sahildeki mekânlarda rüzgârı eser Cem Karaca’nın.
Urla deyince daldım ve satırlar hızla çoğalmaya başladı ama malum kelimelerim kısıtlı.
Konaklama önerimden önce bir satır da Urla Sanat Sokağı’ndan bahsetmek istiyorum.
Çarşının devamı gibi uzanan Sanat Sokağı, Arnavut kaldırımları ve tarihi taş binaları ile birçok sanatçıya ve zanaatkâra ev sahipliği yapıyor. Bunun yanında çok güzel mekânları da barındırıyor içinde.

Art Design Otel

Sanat sokağının bir üst sokağında bulunan hafif yokuşu çıkınca sağda sizi selamlayan Art Design Otel.
İlk gittiğimde yokuşu çıkarken çok mutlu hissettim, eski evlerin önüne oturmuş sohbet eden teyzelerle selamlaşarak vardım otele. Yüzüme yerleşmiş tebessüm otelin sahibi Güliz Hanım’ın kapıyı açmasıyla devam etti.
Kapıdan içeri girince sanki bir müzeye girmiş hissi veren muhteşem bir yapı ile karşı karşıyaydım.
Güliz hanımın hoş sohbeti, zarafeti ve içtenliği eşliğinde kahvemi yudumlarken bir yandan da binaya kayıyordu gözüm.
Taş duvarlar, dekorasyon, objeler, merdiven, insanı hayran bırakıyordu. Hele arka bahçe var ki masal gibi… Dekorasyonda kullanılan aksesuarların tamamı Güliz hanımın ve eşinin Anneanne ve Babaanesinden hatıra kalmış objelerden oluşuyor. Ütüler, dikiş makinaları, delgeçler… Bunların bazıları bir abajura dönüşmüş, bazısı merdiven başını süslemiş, bazısı da olduğu gibi bırakılmış.

Binanın restorasyonunda gemi sökümünden ilginç parçalar kullanılmış, hurdacıdan temin edilen bir sürü malzeme ile de desteklemiş.

Otelin dekorasyon ve tasarımını yapan 75 yaşındaki Nurcan Hanım’ın başarı öyküsü de bir o kadar ilginç.

Otelde 4 oda bulunuyor; ekonomik oda, standart oda ve iki tane de geniş oda. Geniş odalardan birisi asma katlı. O kısımda ekstra bir yatma alanı oluşturulabiliyor. Diğer geniş odada ise şömine var.
Sabah kalktığınızda arka bahçede etkileyici bir kahvaltı sizi bekliyor olacak. Bu arada konaklama dışında da, toplantınız ya da dostlarınızla planlayacağınız buluşma için de ev sahipliği yapabiliyor Art Design Otel. En az 7, en fazla 14 kişi ağırlayabiliyorlar. Aklınızda bulunsun! Akşam yemeğinde özel bir menüleri var: Leon usulü şarap ve krema ile hazırlanan midye muhteşem. İçecek olarak yanında şarapta eşlik edebiliyor eğer isterseniz. Bu arada, konaklama veya yemek için önceden rezervasyon yaptırmanızı önemle hatırlatmak isterim.

Ben bu mekânı çok sevdim, sizin de seveceğinizi umuyorum. En kısa zamanda denemenizi tavsiye ederim.
Sıra Mah. Atay Sok. No: 39 Urla T. 0232 90 55 888 www.artdesignotel.com

Hiç Tadım Atölyesi

Her şey 2010 yılında Duygu Hanım ve eşinin Urla’ya yerleşmesi ile başlıyor. 2011 yılında
Urla’ya bağlı Bademler Köyü’nde 2.400 dönüm bir zeytin ormanı alıyorlar. “Orman diye tabir ediyoruz çünkü burası orman vasıflarındaydı” diyor Duygu Hanım. 45 km. ofrold yolu bulunan ve Güneş enerjisi ile sulanan bu zeytin ormanı verilen onca emekten sonra meyvelerini vermeye başlıyor.

Bir marka doğuyor: Hiç Zeytinyağı. Daha sonra Urla Sanat Sokağı’nda bulunan eski yıkık dökük bir binayı restore ediyorlar. Binanın tasarımını Duygu Hanım’ın eşi tarafından yapılıyor. Sade, huzurlu ve etkileyici bir mekân yaratıyorlar.

Hiç Tadım Atölyesi’ni duyduğumdan itibaren sahibi ve kurucusu ile tanışma ihtiyacı hissettim. Ziyaret ettim, Duygu Hanım ile çok keyifli bir sohbetimiz oldu. Öyle güzel anlatıyor ki yedi yıldır yaptıklarını… Nasıl bir emek ile yoğurulduğunu. Hiç bir iddia olmadan sadece inanarak ve doğadan ayrılmadan, hatta tam da içinde yer alarak üretmenin hazzından uzun uzun bahsediyor.


Duygu Hanım Tarım ve Gastronomi Turizmi ayağının vitrini olarak tanımlıyor mekânı.
“Hiç zeytin ormanı yenilebilir bir orman ve biz o ormanı sofraya taşıyoruz” diyor.
Hiç Tadım Atölyesi olarak geçiyor mekânın ismi. Bunun nedeni ise zeytin ormanında yetişen her bitki ve çiçek tadım atölyesinde can buluyor. Mesela masalardaki kır çiçekleri, hayıt ve melengiçler ormandan gelmiş, burada size gülümsüyor.
Sadece masalarda değil, bazen sipariş ettiğiniz bir tatlının üzerinde çıkıveriyor önünüze.

Mekân büyüleyici bir donanıma sahip; alt katta çok büyük bir mutfak, her şeyin tadında ve doğalında servis edilmesi için uyarlanmış. Aynı zamanda mekânın içinde küçük bir dükkân, yani satış köşesi bulunuyor. Buradan evinize dönerken zeytin ormanında yetişen her üründen alabilirsiniz. Sabun, sirke, zeytinyağı, bal vb.

Hiç Tadım Atölyesi’nde “Lezzetli film gösterimleri” etkinliği de oldukça farklı. Burada amaç, misafirlere film gösterimi yapılırken, film içinde için de geçen lezzet ve kokuların tadımının yapılması… Yeme içme sahneleri ile senkronize olarak tadım deneyimi yaşamak ilginç olabilir diye düşünüyorum.

Mekânın içinde yemek ve mutfak kitaplarını barından büyük bir kütüphane bulunuyor.
Hiç Tadım Atölyesi’nde, zeytin ormanına yolculuk, zeytinyağı tadım eğitimleri, atölyeler, araziye turlar düzenleniyor.

Menü ise mekân kadar doğallık ve gerçeklik ile hazırlanıyor. Mevsiminde meyve-sebze ile yapılıyor bütün lezzetler. Hal böyle olunca her hafta bir tat ilave ediliyor ya da yer değiştiriyor.

Zeytin ormanından toplanan yenilebilir çiçekler ve yabani otlar ile hazırlanan çayı denemenizi öneririm. Bir de, “Toprağımız” diye bir tatlıları var, %90’ı kakaodan oluşuyor, gerçek toprak görümünde muhteşem bir lezzet.


Duygu Hanım’ı dinlerken çok şaşırdığım bir konu daha var; restoranda kullanılan seramik tabak ve çay sunumunda kullanılan seramik bardakların hepsini Duygu Hanım kendisi yapıyor. Ben çok etkilendim. Doğa ve doğallık için mücadele eden, savaşan, üreten, ürettiğini sürdürülebilirlik mantığı ile sunabilen insanlarla karşılaşmaktan ve böylesine özel bir mekân keşfetmiş olmaktan son derece mutluyum.
Yolunuz Urla’ya düştüğünde uğrayın demekten öte, mutlaka özel olarak plan yapıp bu mekânı keşfedin derim.
Yolculuklarınızın yeni keşifler yapabileceğiniz güzel seyahatlerden ibaret olması dileği ile…

Hiç Lokanta ve Tadım Atölyesi Zafer Cad. (Sanat Sokağı) No: 52 Urla

T. 0 232 754 30 99

www.hicoliveoil.com

0 Shares:
Bir yanıt yazın
You May Also Like
Devamını oku...

Bir Tavsiyem Var

Aylardan şubat. Kışı uğurlamanın, baharı karşılamanın telaşındayız… Ege’de varlık göstermenin neticesinde, hep Ege’den öneriler ile buluşuyoruz her sayıda.…