Sulak alan ekosistemlerine yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl 2 Şubat tarihinde kutlanan Dünya Sulak Alanlar Günü’nde, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Jeoloji Mühendisliği’nden Doç. Dr. Melis Somay Altaş önemli açıklamalarda bulundu. Kentlerde sürdürülebilirlik ve geri dönüşümü sağlayan canlı bir mekanizma olan sulak alanlar açısından İzmir’in eşssiz bir konumda olduğunu ifade eden Altaş, “İzmir’in bu özelliği, dünyada çok az kentte mevcut. Özellikle Gediz Deltası içindeki İzmir Kuş Cenneti ve İnciraltı Çakalburnu sulak alanlarını koruyup, sahip çıkmalıyız” dedi.
Sulak alan ekosistemlerine yönelik farkındalık oluşturmak amacıyla her yıl 2 Şubat tarihinde kutlanan Dünya Sulak Alanlar Günü’nde, Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi ve Çevre Araştırma/Uygulama Merkezi (ÇEVMER) Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Melis Somay Altaş, dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Bünyesinde hem uluslararası öneme sahip Gediz Deltası içindeki İzmir Kuş Cenneti’ni, hem de çok değerli türlere ev sahipliği yapan İnciraltı Çakalburnu Lagünü’nü barındıran İzmir’in, doğal kentsel sulak alanlar açısından eşsiz bir konuma sahip olduğu ifade eden Altaş, “İzmir’in bu
özelliği, dünyada çok az kentte mevcut. İzmir’de bu iki alanı koruyup sahip çıkmak hem doğal hayatı korumak adına; hem de iklim değişikliği bağlamında sürdürülebilirlik açısından büyük önem taşımaktadır” dedi.
KENTİN DOĞAL BARİYERLERİ
Sulak alanlar konusunda yaklaşık 24 yıldır akademik çalışmalar yürüttünü belirten Doç. Dr. Melis Somay Altaş, doğal kentsel sulak alanların literatürde “Yeşil Süngerler” olarak tanımlandığını söyledi. Doğal kentsel sulak alanların, flora ve fauna çeşitliliğinden dolayı özellikle kentlerdeki aşırı betonlaşma ve alt yapı problemleri sebebi ile ortaya çıkan selleri önleyen doğal bir bariyer görevi gördüğünü ifade eden Altaş, “Günümüzde akıllı kentlerdeki en önemli basamak olan akıllı su yönetimi içinde doğal veya yapay kentsel sulak alanlar, bulundukları bölgenin su rejimini düzenler, doğal arıtma işlevi ile su kalitesini arttırır, bünyesindeki sulak alan bitkileri ile fazla olan yüzey suyu ve sel sularının hızlarını kesip bünyelerine hapsederler. Tüm bu özellikleri ile sulak alanlar, kentlerde sürdürülebilirlik ve geri dönüşümü sağlayan canlı bir mekanizmadırlar” diye konuştu.
KAYNAKLAR AKILCI KULLANILMALI
Kentsel sulak alanların yalnızca görsel bir şölen sunan doğal yaşam alanları oldukları için değil, kentleri sel baskınlarından, ısı adalarından ve kirlilik yükü ile gelen yüzey sularının doğal olarak arıtılmasından ötürü de çok kıymetli alanlar olduğunu söyleyen Altaş, “Araştırma üniversitesi olan Dokuz Eylül Üniversitesi’nin öncelikli alanlarından biri de iklim değişikliği ve kuraklık konularıdır. Bunlar göz önüne alındığında, özellikle büyük kentlerdeki su temini ve kullanımının, su kaynaklarının akılcı kullanımı ile mümkün olduğu açıkça ortadadır. Akılcı kullanım ise ‘Sürdürülebilirlik’ ve ‘Geri Kullanım’ ile sağlanabilmektedir” ifadelerini kullandı.
SULAK ALANLARIMIZ YOK OLMASIN
Altaş, İzmir’in ve ülkemizin su kaynaklarını korumak için akademik çalışmalarına ve projelerine devam ettiğini belirterek, “Kentsel sulak alan kavramı 2018’den bu yana dünyada konuşulmaya başlandı. Bu kapsamda kentimizin ve ülkemizin çıkarları doğrultusunda farklı platformlarda farkındalık oluşturacak faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Sulak alan ekosistemlerinde korunan alanların artırılması ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Doğa için iyi olan insan için de iyidir. Sulak alanlarımız yok olmasın” açıklamasında bulundu.