Şiva, karısı Parvati ve oğulları Skanda ve Ganşaa ile Kailash Dağı’nda küçük bir kulübede yaşıyordu. İki kardeş birbirine benzemiyordu. Ağabey Skanda zayıf, atletik ve her zaman aktifti. Her zaman arkadaşları ile dışarıdaydı, koşma, yüksek atlama veya yüzme gibi sporlar yapıyordu. Daha genç olan Ganeşa, kitaplarına gömülmeyi severdi. Kitap okumadığı zaman yemek yemeği tercih ederdi.
Skanda, güçlü bacakları olan güzel bir çocuktu, Ganeşa ise bir filin kafasına ve bir oğlanın bedenine sahipti. Skanda’nın aracı bir tavus kuşuydu ve Ganeşa’nın aracı bir fareydi. Ama ikisi de cesur, şefkatli, zekiydi ve herkes tarafından seviliyordu.
Bir zamanlar yaramazlıklarıyla bilinen bilge Narada aileyi ziyarete gelmişti. Gözünde çocuksu bir parıltıyla çantasından bir mango çıkardı. Mangoyu Şiva’ya sundu, ‘Lordum, bu mango çok özel bir mango. Tanrıların nektarından daha tatlıdır ve bu mangoyu kim yerse bilgelik öğrenir.’ Şiva Narada’ya teşekkür etti, mangoyu kesip yarısını Parvati’ye vermek üzereydiki, Narada onu durdurdu. ‘Lordum! Lütfen mangoyu kesmeyin! Mango sadece bir kişi tarafından yenmelidir. Kesilir ya da paylaşılırsa değerini kaybedecektir. ” Şiva kaşlarını çattı ve hemen Parvati’nin yemesi için mangoyu ona uzattı. Gülümsedi, “Meyvenin tadını çıkar canım!”
Parvati, kocasının yemeyeceği bir şeyi yemeye de isteksiz olduğu için tereddüt etti. “Kocamla paylaşamayacağım hiçbir şeyi yemek istemiyorum.” dedi. Mangoyu Narada’ya iade etti.
Narada, teklifinin Lord ve Tanrıça tarafından reddedildiği için üzülmüş gibi davrandı.
Mango oldukça lezzetli görünüyordu ve aroması tüm eve yayılıyordu. Çocuklar, Ganeşa ve Skanda geldi. Ganeşa mangoya baktı, dudaklarını yaladı ve midesini okşadı. Anne babasının bu kadar lezzetli bir hediyeyi neden reddettiğini merak eden Ganeşa, “Mangoyu neden reddettin anne?” diye sordu.
Parvati, mangonun paylaşılmadan yenilmesi gerektiğini açıkladı. Hiçbirinin mangoyu diğerine sunmadan yemek istemediğini ve bu yüzden hediyeyi geri verdiklerini söyledi. Mangonun kokusu Skanda’nın aklını başından almıştı, “Anne bunu ben alacağım, çok lezzetli kokuyor ve mangoları da seviyorum …”
Ganeşa araya girdi, “Önce ben gördüm, onu ben istiyorum… Yemeyi seviyorum… o benim…” Ganeşa, Narada’nın elinden mangoyu kapmaya çalışırken, Skanda bağırdı ve onu durdurdu.
Hem Şiva hem de Parvati, Narada’nın teklifinin iki kardeş arasında bir sorun yarattığını fark etti. Şiva öfkeyle Narada’ya bağırdı, “Buraya bu kavgayı başlatmak için geldin! Umarım artık tatmin olmuşsundur… ”
Narada başını salladı, “Çocukların mango için savaşacaklarını bilmiyordum Lordum! Bunun için beni suçlayamazsınız! Hatırlayın lütfen, mangoyu çocuklara değil, size teklif etmiştim. Bunun olacağını bilseydim, mangoyu buraya asla getirmezdim. ”
Parvati müdahale zamanının geldiğini anladı. Ellerini havaya kaldırdı, “Bu böyle olmak zorunda değil. Bunu çözebiliriz… ” Şiva Narada’ya doğru ilerlemeyi bıraktı ve Parvati’ye baktı. Hem Ganeşa hem de Skanda, çekişmelerini durdurdu ve beklentiyle annelerine baktı.
“Bir yarışma düzenleyeceğiz, kim kazanırsa mangoyu o alacak, tamam mı?” dedi Parvati sessiz bir gülümsemeyle.
Her iki kardeş de bunun tek çözüm olduğunu fark ederek başlarını salladılar. Oğullarının kavgası bitince Şiva da sakinleşti. “Yarışmayı söyleyeyim mi?” Diye sordu Narada şakacı bir şekilde, Şiva’nın artık ona kızmadığı fark ettiği için mutluydu. Parvati başını salladı. Sonra Narada, “Evrenin etrafında üçtur atan ve eve ilk gelen mangoyu kazanır” dedi.
Skanda gülümsedi. Ganeşa’nın bu rekabeti kazanmasının hiçbir yolu yoktu. Skanda, mangoyu alacağından emindi. Skanda başka bir şey söylemeden tavus kuşuna koştu ve evrenin etrafında üç kez uçmaya başladı.
Ganesha tedirgin olmuştu. Kardeşinden daha hızlı koşamayacağını ve faresinin de Skanda’nın tavus kuşunun hızına yetişemeyeceğini biliyordu. Ne yapacağını düşünüyordu. Sessizce oturdu. Ailesi hala yola çıkmadığı için endişeliydi. Sonra bir fikir aklına geldi. Bu arada Skanda, evren’i üç kez dolaştıktan sonra mangoyu almak için eve geldi. Ama mangoyu ağabeyinin elinde gördü. Skanda, Ganeşa’nın Evreni ondan daha hızlı dolaştığına ve mangoyu hak ettiğine inanamıyordu! Şaşkınlıkla annesine döndü, “Ganeşa yarışı birinci olarak nasıl tamamladı?” Bunu Narada cevapladı: “Ganeşa, ebeveynleri Şiva ve Parvati’nin kendi evreni olduğunu söyledi”. Ganeşa, Şiva ve Parvati’den yanyana durmalarını istedi, anne ve babasının etrafında üç kez tur attı. ” Skanda, elinde mango olan kardeşine uzun uzun baktı. Kardeşinin onu adil bir şekilde kazandığını anladı.
Hepimiz hayatımızda ya Ganeşa’nın ya da Skanda’nın yolunu izliyoruz. Bazılarımız dünyayı gezerek bilgi topluyor; oysa bazılarımız aynı yerde kalarak, insanları gözlemleyerek ve sessizce düşünerek, iç sesimizle bağlantıda kalarak bilgi topluyor.
Ganeşa tanrısal çocuk olarak zıtlıkların birleşmesidir. Babası Şiva’nın ruhunun ve annesi Şakti’nin bedeninin birleşmesidir. Bedeninin alt kısmı Şakti, üst kısmı Şiva tarafından yaratılmıştır. Ruh ile madde arasında bir köprüdür Ganeşa. Faresi, tetikte bekleyen hayattaki baş edilemez, inatçı sorunları temsil eder. Böylelikle Ganeşa geçmiş ve gelecek arasında olan, bütün engelleri kaldıran, her hayalin yerine gelmesini sağlayan tanrıdır.
Ganeşa bize zorlukları hediye ettiğinde, biz bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışarak zihinsel ve duygusal olarak olgunlaşırız, bilgelik kazanırız. Ganeşa yolumuzdan zorlukları temizlediğinde maddi olarak büyürüz, zenginleşiriz, refaha ereriz, başarılı oluruz. Yaşamın içindeki neşeyi, mutluluğu tadarız.
Önünüze çıkan engellere çözüm bulmak için Ganeşa gibi içsel gurunuzu dinlemeliyiz.
Afet Orşin coşkun
Yoga Eğitmeni